“Vücut dimdik, eller dizler üzerinde kenetli, gözler, eski Petçek Bankası olan binanın bir odasının sararmakta olan duvarına mıhlanmış, hazırol durumda oturmak, elbet, düşünmeye elverişli bir durum olmasa gerek. Ama insanın düşüncelerini hazırolda durmaya kim zorlayabilir?” —Fuçik gözaltında. “Soruyorum sevgilime Darağacından Notlar’ ı okudun mu ? Bu bizim hayatımız. ” —Ataol Behramoğlu.. Kurgu bir hikâyeden değil üstteki satırlar, bu an gerçekten yaşandı ve gerçekten hazırolda durmadı o devrimci. Fuçik’in Darağacından Notlar kitabına başlamayı defalarca kez düşünmüştüm, devrimci portrelerin insana verdiği ilhamı önemsiyorum, bu sebeple elim hep ona gidiyordu. Devrimci gelenek için devrimci portrelerden ilham almak bir tutamaç olur insana. Fuçik’ten öğrenecek çok şeyimiz olduğunu düşünüyorum. Esasında sorumuz çok basit, hatta fikrimce soru sormayı bilenler nihayetinde tek bir soru sorar kendisine: ‘elimdeki yaşamı nasıl kullanacağım?’. Kitaba başladıktan kısa süre sonra Fırat Kargıoğlu’nun ‘Kant İçin Fragmanlar’ kitabının basıldığını gördüm, konumuzla ne ilgisi var diyebilirsiniz. Kitap tanıtımında Fırat hoca kitabın hikâyesinden bahsederken çıkış yerini ona […]
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun görevden alınması ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı uygulanan baskı politikasının yarattığı gerginlik üniversitelere de sıçradı. Geleceği belirsizleşmiş, iş ve aş kaygısı çeken gençler protestolara büyük destek veriyorlar. Hatta protestoların en önünde yer alıyorlar. Günlerdir devam eden protestolarda polisin sert müdahalesi halkın tepkisini çekerken, Twitter‘da birinci ağızdan bunu anlatan @weirdaltravis isimli sosyal medya hesabı aslında yaşanan her şeyi özetlemiş. Alınan izinle bu mesajları sizinle paylaşıyoruz, işte Saraçhane’de yaşanan polis şiddetinin bir özeti: Yaşadığım şeyleri lütfen bu ülkedeki tüm vicdanlı insanlar okusun. Önce özetle söyleyeceğim. Kendimi kurtarmaya çalışırken 5-6 ayrı sefer 1 metreden kısa mesafede ‘vurmayın kör oldum’ dememe rağmen gözüme gaz sıktılar. Seni kurtaracağım diyen polis beni diğer polislerin arasına attı. Tek bir ayakkabıyla koşmaya çalıştım çünkü izdihamda ayağım kırılmasın diye kurtarmam lazımdı. Gözüm hiçbir şey görmeyerek koşuyordum ve yüzüm kezzap gibi yanıyordu. Gözüm görmüyorken bile tekme ve yumruk attılar. Kör oldum dememe rağmen gözümün içine kadar […]
33 yaşındayım, hayatım boyunca ne iş için ne de başka hiçbir şey için babamdan ve annemden birisini aramasını istemedim. Benim yazımı okuyacak dostlarımın da eminim ki neredeyse hepsi hayatını ya böyle geçiriyordur ya da geçirmek istiyordur. Biz bu ülkenin imtiyazsızlarıyız, biz bu ülkenin gerçek yurttaşlarıyız. Kendi elimizle imtiyazları itebilecek kadar cumhuriyetin erdemiyle şereflenmiş insanlarız, bunu öyle bilin. Bunu az şey sanmayın, Türkiye’de kurulan yeni rejim sizden itaat ve kulluk istiyor, karşılığında ise şahsiyetinizi alıp bir maaş, kariyer veriyor. Bu rejim insanları şahsiyetsizleştirmek ve inisiyatif alamayan, çürümüş insanlar topluluğuna döndürmek istiyor. Onlar için önemli olan birey değil, özne yurttaşlar değil; yığın ve topluluk. Bizi istemiyorlar çünkü biz imtiyazı, torpili, hak etmediğimiz hiçbir şeyi istemiyoruz. Bu yüzden bizim boynumuza ipi geçiremiyorlar, hâlâ toplumun çoğuna bu ipi geçiremediler… Geçiremeyecekler de. Bu gece karar ne çıkarsa çıksın yarın biz yok olmayacağız, imtiyazsızlar, dik başlılar, erdemli yurttaşlar olarak kalıp mücadeleye devam edeceğiz. Subcommandante Marcos şöyle […]
Türkiye için sürekli yeni bir eşik ve tarihlendirme yapıyoruz, bu kez başka bir aşamaya geçtiğimizi iddia ediyoruz. Bu sayede sona yaklaştığımızı ve artık bu noktadan sonra daha kötüsünün olmayacağı konusunda kendimizi ikna ediyoruz. İkna olmak için yola çıkarsanız, ikna için çabalarsanız. Ben Türkiye’nin hâlâ daha kötüye gidebilecek yolu olduğunu ve mücadelenin bu yüzden önemli olduğunu düşünüyorum. Belki de diyorum, çok daha uzun ve zorlu bir yolun henüz başındayızdır, sonunda değil. Dün İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diploma iptali ve sabah gözaltına alınışı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İmamoğlu’ndan korkusundan dolayı gerçekleşmedi, Türkiye’de uzun süredir yeni bir rejim kurma çalışması var. Bunu anlamadan ve belirli tezleri konuşmadan Türkiye’yi anlayabileceğimizi düşünmüyorum. Bazı iddialarım var, kayıtlı durması açısından paylaşıyorum. Ya kötü günleri geride bırakmamış, henüz başındaysak? 1-Türkiye Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gölgesi altındaydı, şimdi MİT’in gölgesinde. Türkiye’yi MİT yönetiyor. Genel Kurmay Başkanı’nın değil MİT Başkanının ismini biliyorsunuz. 2-Rejim sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan istediği için değil devlet içinde büyük bir […]
Zeybekler; ayan, eşraf ve devlet görevlilerinin zulmünden, soygunlarından ve adaletsizliklerinden şikâyetçidir. Sultan Abdülhamid, zeybekleri sistemin içine çekmek ister. Ancak harp gündemi nedeniyle, af karşılığında cepheye gitme uygulaması devreye girer. Ekonomik sorunlar çözülemez; konaklar yakılır, beyler öldürülür. Siz vali olarak yakaladığınız zeybekleri meydanlarda asar, zeybek mezarlıklarını yok etme emri verirsiniz. Zeybeklerin öldürdüğü kişilerin anısına meydanlara anıtlar diktirirsiniz. Burak Demir En son söylenmesi gerekeni en başta söylemek gerekir. Türkiye’nin politik anlatısında, Türkiye Cumhuriyeti genellikle “imparatorluk bakiyesi” olarak tanımlanır. Kulağa hoş gelen bu ifade, aslında eski tip, geniş coğrafyaya yayılmış bir imparatorluk algısını taşır. Ancak bu tanımın altında, modern Türkiye’nin geçirdiği sancılı dönüşümler ve çelişkiler gizlidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş paradigması, Tanzimat’tan Islahat’a, Meşrutiyet’ten Cumhuriyet’e uzanan uzun bir sürecin ürünü olarak şekillendi. Bu süreçte Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte tasfiye edilen etnik unsurlar, Aşkale sürgünleri ve 6-7 Eylül olaylarıyla son noktasına ulaştı. Ekonomik ve hukuksal olarak da çok başlı, ikircikli bir yönetim anlayışından, daha merkezi ve […]
Türkiye Direniyor oluşumuyla keyifli bir röportaj gerçekleştirdik. Türkiye Direniyor, Gezi olayları esnasında kurulan ve ülke gündemine dair Marksist-Leninist bir çerçeveden eleştiriler getiren oldukça özgün bir internet sitesi. Keyifli okumalar dileriz. 1- Bildiğim kadarıyla Türkiye Direniyor, Gezi eylemleri sürecinde kurulan bir oluşum. Bugün hala aktif. Peki o günden bugüne Türkiye Direniyor oluşumunun Türk siyasetinde nerede durduğunu ve ne yaptığını kısaca ifade edebilir misiniz? Evet doğru, Ankara – İstanbul – İzmir başta gelmek üzere Taksim-Gezi isyanımızın bir girişimi olarak doğdu Türkiye Direniyor ve bu girişimi belleklere kazımak için kurulan bir internet sitesi oldu. O süreçlerde demokratik kitle oluşumu biçiminde siteler vardı, Türkiye’de tartışma kültürünün sürmesinde ve bellek yaratılmasında bu tarz girişimlerin çok önemli olduğu bir dönemdi. Bundan dolayı benzer oluşumlar da önemliydi. Bununla birlikte algıların kısıtlandığı bir dönemde, tüm o oluşumlar gibi bizim de etki alanımız farklı yönlere kaydı. Tartışmalar yankı odalarına takılıp kaldı. Yine de dengeler değişiyor, sistematik okumalar tekrardan önem […]
Walter Benjamin, “Kitap okumak, yazarın zihninde bir yolculuğa çıkmaktır” der. Ancak bu yolculuk, neoliberalizmin hız ve tüketim odaklı dünyasında, yolculuktan ziyade varacağın yere adeta ışınlanmaya dönüşmüş durumda. Bugün, bir romanın satır aralarındaki şiirselliğini keşfetmek yerine, “52 haftada 52 kitap” tamamlamak bir övünç kaynağı haline geldi. Goodreads istatistiklerine göre, 2022’de bir kitabı bitirme süresi 2010’a kıyasla 5 gün kısaldı. Peki, bu hız yarışı bizi nereye götürüyor? Okumanın içsel değeri, niceliğin gölgesinde kaybolurken, entellektüel derinliğimiz de aynı hızla tükeniyor olabilir mi? Bu değişim, yalnızca okumanın derinliğini azaltmakla kalmıyor, aynı zamanda eleştirel katılım ve kültürel zenginleşme için bir araç olma potansiyelini de zayıflatma tehlikesi taşıyor. Piyasalaşan Okumanın Anatomisi Neoliberalizmin rekabet ve verimlilik odaklı değerleri, okuma eylemini de dönüştürdü. Artık kitaplar, Goodreads istatistiklerinde yükselen çubuklar veya sosyal medyada paylaşılan kitap bitirme hedefleri kadar basit bir ölçüte indirgendi. Örneğin daha önce bahsettiğim “52 haftada 52 kitap” yarışmaları, okuyucuları kalın ciltler yerine kısa kitaplara yönlendiriyor. İstatistiksel […]
Hemen her şeyin gereksiz bir şekilde kabalaştığı bir dönemde kültür-sanat gibi düşüncenin inceldiği bir alanda faaliyet göstermek, her şeyden önce yürek isteyen bir iştir. Bundan dolayı kültür-sanat yayıncılığının yeni soluklarından Mucize Dergi’nin yürekli kurucusu ve genel yayın yönetmeni Aslı Ermaya’yı sizlere takdim etmekten büyük heyecan duymaktayız. 1- Merhaba, Aslı. Nasılsın? A.E: Teşekkür ederim. Sen nasılsın? 2- Ben de teşekkür ederim. İlk olarak kendini kısaca tanıtmanı isteyeceğim. Kimdir Aslı Ermaya? A.E: Ben Aslı, 25 yaşındayım. Bir reklam ajansında marka yöneticisi olarak çalışıyorum. Genelde bunu Türkiye şartlarında kolay kolay söylemez insanlar ama işimi seviyorum. Yaklaşık üç, dört aydır Mucize Dergi’nin genel yayın yönetmenliğini yapıyorum. Genel anlamda yaşamım bu iki çerçeve arasında gidip geliyor. Kalan vaktimi sevdiğim insanlarla geçiriyorum. Ailemle geçirdiğim zamanı çok seviyorum çünkü ben her zaman yakın teması seven biri oldum. Sevdiğim insanlarla dip dibe olmak gibi bir huyum var. Genel olarak yaşamım bu şekilde ilerliyor. 3- Harika, insanlarla diyaloğunun güçlü […]
Hava Döndü Kanziden! Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesi ve yemin töreninde tekno-oligarkların verdiği fotoğraf Trump altın çağını özetliyordu. Yemin boyunca etrafta dolanan sosyal medya fenomenleri, oğlu Barron’un ikonik pozundan anlayacağımız üzere hem magazinsel olaylar ile sık sık karşılaşacağız hem de küresel sağın dijital saldırısının artarak devam edeceğine şahit olacağız. Artık X’te veya Facebook’ta isteseniz de istemeseniz de çılgın komplo teorisyeni Alex Jones içerikleri ve platformun sahibi Elon Musk’ın tweetleri sürekli karşınıza çıkıyor. En komünist isimleri takip etseniz bile günün sonunda “tecavüzcü bir göçmen” ve “saldırgan bir göçmen” paylaşımlarının bombardımanına uğruyorsunuz, önceden şikayet edilen yankı odalarına şimdi hasret kalınacak. Trump Zaferi ve Dijital Sağ ABD’de kötü ekonomi yönetimi, halkın yoksullaşmasına karşılık yönetimin eylemsizliği, Biden bunaması derken Donald Trump yeniden seçildi. Sistem emekçilerin derdine derman olma konusunda o kadar başarısızdı ki özellikle Latin kökenli olmak üzere göçmen işçiler arasında Trump’a oy verenler sayısında artışlar oldu. (Trump’ın Latinlere yönelik ‘tecavüzcü’ gibi ifadeleri hala […]
biryenicumhuriyet.com.tr isimli kültür sayfasının Doğan Avcıoğlu hakkında başlattığı yazı dizisi kapsamında Hararet.org’dan Emirhan Akman, Osman Çutsay’ın sorularını yanıtladı. Okuyacağınız gönderi Aralık 25, 2024’te, ilgili sayfada Emirhan Akman: “Düzen dışı arayışlar Avcıoğlu’na götürüyor gençleri” başlığıyla yayınlandı. Genç yazar ve gazeteci Emirhan Akman’a göre, Doğan Avcıoğlu ve yapıtlarının tekrar gündeme gelmesi Türkiye’nin son kriziyle yakından bağlantılı. “Bugün sosyalizmle Türkiye aydınlanması arasındaki geçişliliğin bağını koptuğu yerden bağlama girişimi Avcıoğlu üzerinden mümkün olabilir” görüşünü savunan Akman, önemli bir eksikliğe dikkat çekiyor ve Türkiye solunun “kültür üretmede daha aktif ve fedakâr olması” gerektiğini düşünüyor. Emirhan Akman, sorularımızı yanıtladı. – Yeniden basılan ve üzerinde yoğun bir biçimde yeniden tartışılan “Türkiye’nin Düzeni” kitabı ve Doğan Avcıoğlu sizce 2024’te neden önemli? Neyin eksikliğini kapatmaya çalışıyor bu kitap veya onun sayesinde bugün nelerin “gereğinden çok fazla olduğuna” dikkat çekmek mümkün oluyor? “Türkiye’nin Düzeni” diye bir şeyden söz edebilir miyiz bugün? EMİRHAN AKMAN – Teorinin postmodern felsefenin etkisi altında olduğu, […]