Forum sayfasında görünmesini istediğiniz yazılarınız için bu kategoriyi seçiniz
Editör notu: Okuyacağınız metin presshaber.com sayfasından alıntı. İnternet şüphesiz bir nimet fakat aynı ağaçtan düşen yaprak gibi oradan oraya savrulan metinler var. Bu metin şimdilerde olmayan komunos.org’da çevrilmiş. Oradan presshaber.com sayfasına gelmiş, şimdi de Hararet.org’a geldi. Böyle böyle kaybolmadan yaşamasını dileriz çünkü çok önemli bir karşılaşma söz konusu. Edebiyatçi Garcia Marquez’le, Subcomandante Marcos söyleşiyor… Her zaman rastlayabileceğiniz bir şey değil. Bir devrimci ile bir edebiyatçı ne konuşur? İşte ona dair güzel bir örnek. Marquez’in 2001’de Marcos’la yaptığı röportaj Garcia Marquez: Bütün bu karışıklığın ortasında okumaya hala zaman bulabiliyor musun? Marcos: Evet, çünkü okumasaydık ne yapabilirdik? Karşımıza çıkan ordularda askerler silahlarını temizlemek ve kendilerine gelmek için acele etmediler. Bu şartlarda bizim silahlarımız söylemlerimiz, bu yüzden de sürekli cephaneliğimize güvenmek zorundayız. Garcia Marquez: İçerik ve biçim açısından bakıldığında, söylediğin her şey ciddi bir edebi geçmişin olduğunu gösteriyor. Bunun kaynağı ne ve nasıl elde ettin? Marcos: Çocukluğumla alakalı. Ailemde kelimelerin çok özel bir değeri vardı. […]
Benim kuşağım saf bir hata yaptı. Toplumsal değişimin yalnızca toplumdaki üretim ve dağıtım biçimlerine karşı çıkmakla mümkün olduğunu düşündük. Kültürün muazzam rolünü anlayamadık. Kapitalizm bir kültürdür ve biz kapitalizme farklı bir kültürle karşılık vermeli ve direnmeliyiz. Başka bir şekilde ifade edersek: bu, dayanışma kültürü ile bencillik kültürü arasında bir mücadeledir. Burada satılan kültürden, yani profesyonel müzik ya da danstan söz etmiyorum. Bunlar da elbette önemlidir, ama ben kültürden söz ederken insan ilişkilerini, farkına bile varmadan ilişkilerimizi yöneten düşünceler bütününü kastediyorum. Bu, dünyadaki milyonlarca isimsiz insanın birbirleriyle kurduğu ilişkileri belirleyen, dile getirilmeyen değerler bütünüdür. Tüketimcilik bu kültürün bir parçasıdır. Bu, kapitalizmin sonsuz birikim mücadelesinde ihtiyaç duyduğu bir ahlaktır. Kapitalizm için en kötü sorun, bizim alışveriş yapmayı bırakmamız ya da çok az alışveriş yapmamız olurdu. Ve bu durum, bizi saran tüketimci kültürü yarattı. Ancak kapitalist bir toplumsal sistem yalnızca mülkiyet ilişkilerinden ibaret değildir; aynı zamanda topluma ait ortak dile getirilmeyen değerler bütünüdür. […]
“…merak bir devrimcinin hazırlığıdır” -ismet özel. Şunu belirtmek gerekir ki bu yazı tarihi bilgiler veren, öğreten bir yazı değil. Bu nedenle bolca tarihsel atlamalar, kısaltmalarla dolu. Düşünen ve bir parça tahrik edebilen bir yazı yazabilmenin temel yolu ana yoldan değil, patikalardan geçiyor. Henüz başında bunu söylemek bir namus meselesi olduğundan söylemek ve böylece önyargılardan arınmak istedim. İSA OLMA MECBURİYETİ Türk sinemasında ‘mülkiyet’ meselesini kafaya takmış yönetmenlerin başında gelen Metin Erksan nüktedan bir sanatçıydı. Bir şey anlatırken her şeyi kendi ile başlatan insanlara, “Ya çocuğum sen Hz. İsa mısın?” diye takılırmış. Yazıya başlarken aklıma geldi, ne zaman Kemalizm konuşacak olsam konuya hep kendi Kemalizm tanımımla başlamak zorunda hissediyorum. Kemalizm kurucu bir kavram. Öyle ki; hem bir partinin resmi ideolojisi, hem anayasaya girmiş ilkelerin sahibi hem cumhuriyet dönemi ideolojilerinin üzerinde doğal olarak hegemonya sahibi… Böyle olunca ‘ama hangi Kemalizm?’ sorusu hayati bir önem taşıyor. Kemalizmin üstünde tarihin yükü var. Böyle olunca Kemalizm/Sosyalizm […]
Ergenekon Davası’nda Prof. Dr. Yalçın Küçük 1 Nisan günü 2. Ergenekon Davası’nda tarihi bir savunma yapmıştı. Küçük’ün savunmasının bu bölümü rejim tartışmaları, ikili devlet gibi konular için çok kafa açıcı. *************** Başkan Efendim, Maruzatım var. Cumhuriyet değişmiştir. Mahkemeniz çok zor bir durumdadır. “Ancien Regime” döneminde açılan bir davayı “yeni” rejimde sürdürmek zorunda kalıyorsunuz, bir karışıklık yaşıyorsunuz, sanıklar Mahkemenizi ve Mahkemeniz sanıklarınızı anlayamamaktadır. Bu anlayışsızlığı ancak tarih felsefesi içinde anlayabilirsiniz. Bu nedenle buradayım. Devrim ve Teori birbirine benzerler, her ikisi de bir alt-üst oluşu ifade ediyorlar. Teori, tersine çevirtir ve böylece gözlem ve olgular birbirine daha iyi oturtur, demek ki teori bir uyum kurucudur ve bir süt-liman olma halidir de diyebiliyoruz. Şöyle de söyleyebilirim, her teori bir devrimdir ve her devrim, bir teori olmaktadır. Halide Edip Meşrutiyet Devrimi Günü Mülk-ü Osmanî’de hiçbir suç işlenmediğini yazmıştı; buna “İhtilal Hali” ve “Teorik Durum” diyebiliriz. Hem bir alt-üst oluş ve hem de yeni bir […]
İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun görevden alınması ve Cumhuriyet Halk Partisi’ne karşı uygulanan baskı politikasının yarattığı gerginlik üniversitelere de sıçradı. Geleceği belirsizleşmiş, iş ve aş kaygısı çeken gençler protestolara büyük destek veriyorlar. Hatta protestoların en önünde yer alıyorlar. Günlerdir devam eden protestolarda polisin sert müdahalesi halkın tepkisini çekerken, Twitter‘da birinci ağızdan bunu anlatan @weirdaltravis isimli sosyal medya hesabı aslında yaşanan her şeyi özetlemiş. Alınan izinle bu mesajları sizinle paylaşıyoruz, işte Saraçhane’de yaşanan polis şiddetinin bir özeti: Yaşadığım şeyleri lütfen bu ülkedeki tüm vicdanlı insanlar okusun. Önce özetle söyleyeceğim. Kendimi kurtarmaya çalışırken 5-6 ayrı sefer 1 metreden kısa mesafede ‘vurmayın kör oldum’ dememe rağmen gözüme gaz sıktılar. Seni kurtaracağım diyen polis beni diğer polislerin arasına attı. Tek bir ayakkabıyla koşmaya çalıştım çünkü izdihamda ayağım kırılmasın diye kurtarmam lazımdı. Gözüm hiçbir şey görmeyerek koşuyordum ve yüzüm kezzap gibi yanıyordu. Gözüm görmüyorken bile tekme ve yumruk attılar. Kör oldum dememe rağmen gözümün içine kadar […]
Türkiye için sürekli yeni bir eşik ve tarihlendirme yapıyoruz, bu kez başka bir aşamaya geçtiğimizi iddia ediyoruz. Bu sayede sona yaklaştığımızı ve artık bu noktadan sonra daha kötüsünün olmayacağı konusunda kendimizi ikna ediyoruz. İkna olmak için yola çıkarsanız, ikna için çabalarsanız. Ben Türkiye’nin hâlâ daha kötüye gidebilecek yolu olduğunu ve mücadelenin bu yüzden önemli olduğunu düşünüyorum. Belki de diyorum, çok daha uzun ve zorlu bir yolun henüz başındayızdır, sonunda değil. Dün İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diploma iptali ve sabah gözaltına alınışı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İmamoğlu’ndan korkusundan dolayı gerçekleşmedi, Türkiye’de uzun süredir yeni bir rejim kurma çalışması var. Bunu anlamadan ve belirli tezleri konuşmadan Türkiye’yi anlayabileceğimizi düşünmüyorum. Bazı iddialarım var, kayıtlı durması açısından paylaşıyorum. Ya kötü günleri geride bırakmamış, henüz başındaysak? 1-Türkiye Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gölgesi altındaydı, şimdi MİT’in gölgesinde. Türkiye’yi MİT yönetiyor. Genel Kurmay Başkanı’nın değil MİT Başkanının ismini biliyorsunuz. 2-Rejim sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan istediği için değil devlet içinde büyük bir […]
biryenicumhuriyet.com.tr isimli kültür sayfasının Doğan Avcıoğlu hakkında başlattığı yazı dizisi kapsamında Hararet.org’dan Emirhan Akman, Osman Çutsay’ın sorularını yanıtladı. Okuyacağınız gönderi Aralık 25, 2024’te, ilgili sayfada Emirhan Akman: “Düzen dışı arayışlar Avcıoğlu’na götürüyor gençleri” başlığıyla yayınlandı. Genç yazar ve gazeteci Emirhan Akman’a göre, Doğan Avcıoğlu ve yapıtlarının tekrar gündeme gelmesi Türkiye’nin son kriziyle yakından bağlantılı. “Bugün sosyalizmle Türkiye aydınlanması arasındaki geçişliliğin bağını koptuğu yerden bağlama girişimi Avcıoğlu üzerinden mümkün olabilir” görüşünü savunan Akman, önemli bir eksikliğe dikkat çekiyor ve Türkiye solunun “kültür üretmede daha aktif ve fedakâr olması” gerektiğini düşünüyor. Emirhan Akman, sorularımızı yanıtladı. – Yeniden basılan ve üzerinde yoğun bir biçimde yeniden tartışılan “Türkiye’nin Düzeni” kitabı ve Doğan Avcıoğlu sizce 2024’te neden önemli? Neyin eksikliğini kapatmaya çalışıyor bu kitap veya onun sayesinde bugün nelerin “gereğinden çok fazla olduğuna” dikkat çekmek mümkün oluyor? “Türkiye’nin Düzeni” diye bir şeyden söz edebilir miyiz bugün? EMİRHAN AKMAN – Teorinin postmodern felsefenin etkisi altında olduğu, […]
Yasallık ve meşruluk; bu iki kavram Türkiye’de en basit siyasi gündemi bile tartıştığımda kulağımda çınlar durur. Önemlidir çünkü bu iki kavram arasında gözettiğiniz denge dünyayı nasıl anlamlandırdığınızın sinyallerini de verir. Yasallık ve meşruluk kavramlarının zihnimde döndüğü anlarda Kral Macbeth’in şu sözleri aklıma gelir: “Benim başıma meyvesiz bir taç oturttular, Elime kısır bir asa tutuşturdular.” Türkiye siyasetinde “iktidar” gördüğünüz her yere bu alıntıyı koyabilirsiniz, sırıtmaz. Türkiye tarihini düşünün, yasalın meşru olmadığı, meşrunun yasal olmadığı binlerce an gözümüzün önüne gelebilir. AKP iktidarında bu anlar o kadar çoktur ki bir halkın algılarını sakatlayarak en geniş anlamıyla demokratik yaşam zarar görmüştür, solculara, sosyalistlere “darbe anayasası değişmesin” dedirtmeyi başarmıştır. Erdoğan’ın kafasındaki meyvesiz taç memleketin geleceğini karartırken, kısır bir asa ise milyonlarca insanın algısını manipüle etti. Ülkenin geleceğinde ne olduğunu bilemez olduk. Yasallık ve meşruluğu tartıştığınız noktada anayasayı tartışırsınız, AKP’nin Türk halkının zihnine zerk etmeyi başardığı kuralsızlık ve tepkisellik en merkezinden en radikaline siyasete demokrasi adına […]
Doğan Avcıoğlu Kimdir? Gökhan Atılgan Doğan Avcıoğlu Ödülleri III, Eskişehir, 17 Kasım 2024 Doğan Avcıoğlu kimdir? Bir Kemalist mi, bir solcu mu, bir devrimci mi, bir sosyalist mi, bir Marksist mi? Doğan Avcıoğlu bir Kemalisttir. Türkiye sosyalist hareketinin efsanevi isimlerinden Sadun Aren’in söylediği gibi onun kuşağı açısından “Kemalist olmak, adam olmaktır. İnsan önce Kemalist olur, ondan sonra ne olacaksa olur.” Doğan Avcıoğlu için Kemalizm nehrin neşet ettiği “göze”dir. O, bu “göze”den gelmenin gururuyla yaşamıştır. Her Kemalist solcu olmak zorunda değildir. “Sağ Kemalizm” de vardır, “sağcı Kemalistler” de. Bu ilk yol ayrımı ülkeye verilecek yönün kapitalist mi yoksa kapitalizmden başka bir yol mu olacağıyla ilgilidir. Doğan Avcıoğlu açısından kapitalist tercih Türkiye’yi bir çıkmaza sürüklemiştir ve bu yolda ısrar etmek zamanda geriye doğru yolculuk anlamına gelecektir. İlk yol ayrımında Doğan Avcıoğlu sol taraftan ilerlemiştir. Her solcu devrimci olmak zorunda değildir. Devrimci olmayan, reformcu olan solcular da vardır. Doğan Avcıoğlu, magnum opus’u olan […]
Şerden hayır çıkaran bir kültürün çocuklarıyız, yani bir şeye kötü, işe yaramaz deyip geçmeyiz. Bir daha bakarız, bir kez daha yeni bir gözle bakarız kötüye ya da kötüye neden olan şeye. A. İlhan Diyalektik Gazel’inde “karşıtıyla yüklüdür her şey mutlak çözümlerden vazgeç tartışılmaz mükemmellikler ne gizli kusurlarla gelir…” diyor, çizgim budur. Dün Hararet’in genel yayın yönetmeni olarak uzun süredir beklettiğimiz bir işi tamamlamak istiyordum. Bir kitap listesi sözü vermiştik fakat uzun süreli bir uyuşukluk hali listeyi erteletmişti, dün o işi bitirmeliyim dedim ve daha önce grup içinde herkesten aldığımız kitap listesini birleştirerek bir liste çıkardım. Listedeki kitaplar hepimizin bir dönem faydalandığı kitaplar, kitaplara dair bir itiraz olmadı. Liste yayınlandıktan sonra asıl problem duyuruş metnimizdi. Şöyle bir giriş yapmıştım: “Kemalizm meselesini önemsiyoruz, Kemalist değiliz ancak Türk modernleşmesinin en radikal dönemini anlamadan Türk Solunu anlamaya girişmenin beyhude olduğunu düşünüyoruz.” Şimdi tekrar bakınca herkes adına çok keskin bir tespitle başlamışım, “Kemalizm meselesini önemsiyoruz, Kemalist değiliz…”. […]