Ya Daha Otoriter Bir Rejimin Daha İlk Günlerindeysek?

Türkiye için sürekli yeni bir eşik ve tarihlendirme yapıyoruz, bu kez başka bir aşamaya geçtiğimizi iddia ediyoruz. Bu sayede sona yaklaştığımızı ve artık bu noktadan sonra daha kötüsünün olmayacağı konusunda kendimizi ikna ediyoruz. İkna olmak için yola çıkarsanız, ikna için çabalarsanız. Ben Türkiye’nin hâlâ daha kötüye gidebilecek yolu olduğunu ve mücadelenin bu yüzden önemli olduğunu düşünüyorum. Belki de diyorum, çok daha uzun ve zorlu bir yolun henüz başındayızdır, sonunda değil. Dün İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diploma iptali ve sabah gözaltına alınışı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İmamoğlu’ndan korkusundan dolayı gerçekleşmedi, Türkiye’de uzun süredir yeni bir rejim kurma çalışması var. Bunu anlamadan ve belirli tezleri konuşmadan Türkiye’yi anlayabileceğimizi düşünmüyorum. Bazı iddialarım var, kayıtlı durması açısından paylaşıyorum. Ya kötü günleri geride bırakmamış, henüz başındaysak? 1-Türkiye Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gölgesi altındaydı, şimdi MİT’in gölgesinde. Türkiye’yi MİT yönetiyor. Genel Kurmay Başkanı’nın değil MİT Başkanının ismini biliyorsunuz. 2-Rejim sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan istediği için değil devlet içinde büyük bir […]

Ya Daha Otoriter Bir Rejimin Daha İlk Günlerindeysek?

Türkiye için sürekli yeni bir eşik ve tarihlendirme yapıyoruz, bu kez başka bir aşamaya geçtiğimizi iddia ediyoruz. Bu sayede sona yaklaştığımızı ve artık bu noktadan sonra daha kötüsünün olmayacağı konusunda kendimizi ikna ediyoruz. İkna olmak için yola çıkarsanız, ikna için çabalarsanız.

Ben Türkiye’nin hâlâ daha kötüye gidebilecek yolu olduğunu ve mücadelenin bu yüzden önemli olduğunu düşünüyorum. Belki de diyorum, çok daha uzun ve zorlu bir yolun henüz başındayızdır, sonunda değil. Dün İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun diploma iptali ve sabah gözaltına alınışı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İmamoğlu’ndan korkusundan dolayı gerçekleşmedi, Türkiye’de uzun süredir yeni bir rejim kurma çalışması var. Bunu anlamadan ve belirli tezleri konuşmadan Türkiye’yi anlayabileceğimizi düşünmüyorum.

Bazı iddialarım var, kayıtlı durması açısından paylaşıyorum.

Ya kötü günleri geride bırakmamış, henüz başındaysak?

1-Türkiye Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gölgesi altındaydı, şimdi MİT’in gölgesinde. Türkiye’yi MİT yönetiyor. Genel Kurmay Başkanı’nın değil MİT Başkanının ismini biliyorsunuz.

2-Rejim sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan istediği için değil devlet içinde büyük bir konsensus olduğu için otoriterleşiyor.

3-Büyük mesele anti-Erdoğanizm değil, belki de Erdoğan’ın rejiminde son yılları… Peki Erdoğan sonrası sırasını bekleyen Hakan Fidan eğer devleti tümüyle uzlaştırmışsa ve biz kötü günleri geride bırakmamış, henüz başındaysak?

4-Ekrem İmamoğlu engelleniyor çünkü Erdoğan’ı değil, devleti yeniyor.

5-Bu rejime karşı cephe savaşını kazanamazsınız, mümkün değil.

6-Türkiye’de tüm fikirler melezleşiyor çünkü yeni bir şeyin doğmasını bekliyoruz ama ufukta görünmüyor, içsel olarak hissediyoruz sadece.

 

Benzer Yazılar

“Ancien Regime” döneminde açılan bir davayı “yeni” rejimde sürdürmek zorunda kalıyorsunuz-Yalçın Küçük

Forum 22 saat önce

Ergenekon Davası’nda Prof. Dr. Yalçın Küçük 1 Nisan günü 2. Ergenekon Davası’nda tarihi bir savunma yapmıştı. Küçük’ün savunmasının bu bölümü rejim tartışmaları, ikili devlet gibi konular için çok kafa açıcı. *************** Başkan Efendim, Maruzatım var. Cumhuriyet değişmiştir. Mahkemeniz çok zor bir durumdadır. “Ancien Regime” döneminde açılan bir davayı “yeni” rejimde sürdürmek zorunda kalıyorsunuz, bir karışıklık yaşıyorsunuz, sanıklar Mahkemenizi ve Mahkemeniz sanıklarınızı anlayamamaktadır. Bu anlayışsızlığı ancak tarih felsefesi içinde anlayabilirsiniz. Bu nedenle buradayım. Devrim ve Teori birbirine benzerler, her ikisi de bir alt-üst oluşu ifade ediyorlar. Teori, tersine çevirtir ve böylece gözlem ve olgular birbirine daha iyi oturtur, demek ki teori bir uyum kurucudur ve bir süt-liman olma halidir de diyebiliyoruz. Şöyle de söyleyebilirim, her teori bir devrimdir ve her devrim, bir teori olmaktadır. Halide Edip Meşrutiyet Devrimi Günü Mülk-ü Osmanî’de hiçbir suç işlenmediğini yazmıştı; buna “İhtilal Hali” ve “Teorik Durum” diyebiliriz. Hem bir alt-üst oluş ve hem de yeni bir […]

Mezunlarının Anlatımıyla Köy Enstitüleri-İsmail Dönmez*

Kitap 23 saat önce

Hararet.org’un daimi yazar kadrosundan ve deyim yerindeyse bir ‘Hararetçi’ olan İsmail Dönmez‘in “Mezunlarının Anlatımıyla Köy Enstitüleri” başlıklı söyleşisi Harvard Üniversitesi yayınları arasından çıkan Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. Yılına Armağan kitabının üçüncü cildinde yayınlandı. Dönmez çalışmasında Köy Enstitülü öğretmenlerle söyleşi gerçekleştirdi. Aşağıda bulacağınız metin yayınlanan çalışmanın tam metnidir. Hararet.org olarak gurur duyuyoruz… *********************************** Mezunlarının Anlatımıyla Köy Enstitüleri* İsmail DÖNMEZ Kısaca Köy Enstitüleri Köy Enstitüleri her şeyden önce bir bütünün parçasıydı. Bu bütün Cumhuriyet Devrimi’ydi. Dolayısıyla özellikle 1990’lı yıllardan sonra yeniden hatırlanan ve tartışılan Köy Enstitüleri’ni müstakil bir mesele veya nostalji vesilesi olarak ele almak isabetsiz olur. Cumhuriyet, devraldığı son derece kısıtlı mirası ileri taşıyabilme amacıyla her alanda çeşitli atılımlarda bulundu. Hukuk, sağlık, eğitim, kültür, ekonomi ve diğer alanlarda yapılan bu atılımlar aynı zamanda birbirini beslemekteydi. Köy Enstitüleri ise eğitim alanındaki en önemli atılımlardan biriydi ve eğitim dışı alanlara da katkı sunabilecek kilit bir role sahipti. Eğitimde, Köy Enstitüleri’nin kuruluşuna gelinene kadar, Cumhuriyet’in […]

Yeni Milliyetçilik – Özkan Bakioğlu

Yazılar 2 gün önce

Milliyetçilik, millet sevgisiyle ilgili bir kavram değildir. Milliyetçilik, alenen milliyeti sevmekle ilgilidir. Milliyeti yaratan özne olarak milleti görmek de beyhudedir; çünkü milliyeti yaratan millet değildir. Eğer öyle olsaydı modernleşme öncesinde Milliyetçilikten söz edebiliyor olurduk. Bazı aydınlarda milliyet kavramına yaklaşıldığını görebiliriz ama bu kavramın siyasi örgütlenmelerde önemsenmesi modernleşmeyledir. Bugünkü anlamıyla böyle bir kavramın ortaya çıkması da yine modernleşmeyle birlikte olmuştur. Dolayısıyla millet var olsa da milliyetin var olmadığı uzunca bir dönem söz konusudur. Bu da kavramı yaratanın millet olmadığını, aksine millete ruhunu verenin milliyet kavramının yaratılması olduğunu açıklığa kavuşturmaktadır. Milliyet kavramı öncesi milletin varlığı da özel bir anlamda söz konusudur. Bu özel anlam şudur: Millet, milliyet kavramı öncesi vardır ama ruhsuz bir anlamda vardır. Milliyet kavramı öncesi milletin politik anlamda var olması mümkün değildir. Orhun Yazıtları’nda seslenilen Türük Bodan/Budun, Türk milleti değildir. Bir boyun, Türük Bilge Kağan’ın boyunun altında teşkilatlanan ve ona bağlanan boyları ifade etmektedir. Bugün Türk milleti dediğimizde anladığımız […]

0 Yorum

Rastgele