“Moskova muharebesi sırasında Budioni Stalin’e yeni kılıçlara ihtiyacımız olduğunu, süvarilere üstünde “İman, Çar ve Vatan İçin” sözleri yazılı eski kılıçların dağıtıldığını söyledi.
Stalin sordu: Onlarla Alman kafaları kesiliyor mu?
Budioni: Evet yoldaş Stalin
Stalin: O halde bu kılıçlara iman, çar ve vatan için bol şans!”[1]
Giriş
Yukarıda Molotov’un anılarından, Bolşevik reelpolitiği bence en kısa ve net şekliyle özetleyen kıssayı okudunuz. Bu kıssa bize dış politikada ne kadar reelpolitik olmamız gerektiği konusunda bir fikir veriyor. Peki biz Türk solu olarak dış politikada neredeyiz?
Dış politika Türk solunun çok fazla konuşmak istemediği bir alan. Çünkü Türk solunun steril kalma kaygısı var. Türk solu her konuda her açıdan haklı olmak ve sosyalist açıdan tertemiz olmak istiyor. Dış politika ise asla temiz kalamayacağınız bir konu ve diğer ekonomik ve sosyal parametrelerin yanında dış politika biraz da tali ve önemsiz bir konu olarak görülüyor. Pek çok örgütün dış politik söylemi “NATO’ya Hayır” gibi gerçekçi olmayan bir slogandan daha öteye gitmiyor ve derine inmiyor. Dolayısıyla dış politikadan bahsetmemek Türk solu için hem haklılıklarına gölge düşüreceğinden hem de tali bir konu olduğundan hem zararlı hem de boşa enerji harcamak gibi görülüyor.
Tüm bunlara rağmen dış politika aslında en çok söz söylenmesi gereken alanlardan biri. AKP iktidarını ayakta tutan etkenler arasında, dış politikada iyi olmamasına rağmen “İçeride kötü ama dış politikada iyi” söyleminin de yer aldığını unutmamak gerekiyor. Dış politikada güçlü bir tutum iktidar adayı olmanın ilk şartlarından birisi olarak görülüyor. Çünkü Türk milletinin en çok önem verdiği şey dış politikadaki güç figürü. AKP trollerinin, Ecevit’in ve Erdoğan’ın ABD başkanlarının yanında nasıl durduklarını karşılaştırarak Erdoğan’dan güçlü bir dış politik figür çıkarmalarını hatırlayın. Ya da en yakın örnek olarak, Hakan Fidan’ın Avrupa Konseyi’ndeki “dik yürüyüşünü” de düşünebilirsiniz. AKP, şu an iktidar olmasının da etkisiyle Türkiye’de neredeyse dış politik söylem üretebilen, daha doğrusu üretmek zorunda kalan tek parti. Dolayısıyla CHP veya başka herhangi bir partinin iktidar olma ihtimali halk nezdinde fazlasıyla gerçeküstü geliyor.
Türk solu neden söylem üretmek zorunda?
- Türkiye Ortadoğu’daki en ilerici geleneğe sahip ülke. İlerici geleneğe sahip olmasının yanında askeri-ekonomik kaynaklarıyla Ortadoğu’nun en güçlü ülkelerinden biri. Dolayısıyla Türkiye’nin dış politik tutumu, diğer Ortadoğu ülkelerinin de ileriye gidebilmeleri için fazlasıyla önemli. Türkiye’nin dış politik bir meseleye kayıtsızlığı, ABD’nin Irak işgalinde görüldüğü gibi hem Türkiye için hem de Ortadoğu için olumsuz şartların oluşmasına ve Ortadoğu halklarını on yıllar sürecek bir savaş-sefalet-zulüm üçgenine hapsedecektir. Aynı şekilde Türkiye’nin yanlış bir müdahalesiyse Suriye’de görüldüğü gibi yine bir halkı üç terör devleti arasında (PKK-El Kaide ve İsrail) savaş-sefalet-zulüm üçgenine sıkıştıracaktır. Türk solu, Ortadoğu halklarının müşterek bağımsızlığı ve refahı için doğru yerde doğru müdahaleyi veya söylemi üretmek zorundadır. Türk solu bu yüzden iktidar olmasa dahi bu konular etrafında şiddetle kamuoyu oluşturmak zorundadır.
- Türkiye Ortadoğu’nun neredeyse her yerinden mülteciye ev sahipliği yapıyor. Bu o ülkelerin içişlerine müdahale etme hakkı tanımasa dahi o ülkelerdeki gelişmelere kayıtsız kalmaması için de Türkiye’ye bir görev yüklüyor. Mülteci meselesinin çözülmesi Ortadoğu’daki barışın tesisi için büyük bir ön koşuldur. Bu madde esasında üzerinde çok ayrı durulması gereken bir mesele zira Türk solu bırakın mülteci krizinin dış politika bağlamında söylem üretmeyi, iç politik ve sınıfsal bir mesele olarak dahi mülteci meselesini ele alabilmiş ve söylem üretebilmiş değil. Bu konudaki pek çok söylem “Bizi soyanlar göçmen ve yoksul değil, buralı ve zengin” gibi ABD’den ithal ve Türkiye gerçeklerinden uzak sloganlardan öteye geçebilmiş değil. Türk solunun önce sınıfsal bağlamda mülteci krizinin ne kadar ciddi bir kriz olduğunu ve sermaye sınıfı tarafından ne kadar güzel bir şekilde suistimal edildiğinin farkına varmalı ve Marksist bir söylem üretmelidir. Bu konuyla ilgili hararet.org’u takip ediniz.
- AKP’nin dayandığı zemini ortadan kaldırmak ve AKP’nin başarısız dış politikasını kitleleri seferber etmek açısından da bir araç olarak kullanmak zorundayız. Filistin meselesi bunun en yakın ve güzel örneğidir. AKP hükümeti sözde Filistinlilerin yanında fakat İsrail ile ticaret hiç durmadan, hatta artarak her gün devam ediyor. İsrail ile ticareti ifşalayan gazeteciler ise baskılanıyor. Buna rağmen, eski AKP seçmeni olan kararsız seçmenler nezdinde AKP’nin Filistin’e destek mitingi samimi bulunurken CHP’nin 19 Nisan’da İstanbul’da gerçekleştirdiği Filistin yürüyüşü samimiyetsiz bulunuyor. Çünkü bundan önce CHP Filistin konusunda ısrarlı ve sürekli bir söylem üretmedi. Bir konuda samimi olduğunuza inanılması diğer konularda da samimi olabileceğinizin göstergesidir. Türk solu şüphesiz hemen hemen her dış politik konuda AKP’den daha samimidir ve AKP’nin iki yüzlü politikaları her fırsatta halka hatırlatılmalıdır.
- DEVRİM! Evet, devrime giden yolda bir dış politik söylem üretmek zorundayız ve bu söylem tüm dünya çalışan sınıfları için üretilmeli ve evrensel olmalı. 1914-1918 yılları arasında Rusya’da Bolşevik Parti, büyük savaşın koşulsuz şartsız sonlandırılması söylemini üretti. Hatta belki kitleleri en çok bu söylem sayesinde örgütledi. Türk solunun da bu tarz bir söyleme ihtiyacı var. Ne yazık ki “NATO’ya Hayır” sloganı hem böyle bir söylem değil hem de gerçekçi değil. NATO’dan çıkmak yerine iktidara gelindiğinde NATO’da kalıp NATO’yu felç etmeyi tercih etmek, teker teker Rusya’da Afrika’da ve dünyanın başka herhangi bir tarafında devrim karşıtı güçleri yavaşlatmak ve devrimci güçlerin kazanım elde etmelerini sağlamak çok daha gerçekçi ve halkta karşılık bulabilecek bir eylemdir. Üstelik tarih, halk devrimlerinin dışarıdan gelen karşı devrimci güçler tarafından ezildiği örnekleriyle doluyken, bir dış politik ajanda ve bu ajanda etrafında oluşturulan ulusal ve uluslararası kamuoyu, devrimi hayatta tutmak açısından da son derece önemlidir.
Sonuç
İktidar olmadan bu söylemler neden önemli? İktidar olmasak bile konular kamuoyu oluşturan konulardır. İnsanlar kolay kolay örgütlü olmazlar. İdeolojik ayrıntılara nazaran somut olaylar karşısındaki söyleminize daha kolay katılırlar. Suriye’de TSK’nın gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Operasyonu başladığında kıraathanede projeksiyon cihazıyla duvara Suriye haritası yansıtan ve Suriye İç Savaşı’nı tartışan bir halktan bahsediyoruz. Bu halkın, Türk solunun İsrail veya ABD karşıtı söylemlerine katılması, Türk solunda örgütlenmesinden daha kolaydır. En nihayetinde ihtiyacımız olan şey de bu insanların o veya bu sebeple bizimle yan yana durmalarını sağlamak değil midir?
0 Yorum