Devlet Soyluları: Büyük Okullar ve Zümre Ruhu-Pierre Bourdieu

Fransız Devrimi’nin 300. yıldönümünde yayımlanan bu eserinde Pierre Bourdieu, hem bilgi sosyolojisinin hem de iktidar sosyolojisinin en önemli dallarından biri olarak gördüğü eğitim sosyolojisi bakımından ülkenin en seçkin eğitim kurumları olan Büyük Okullar’ın öğrenci kitlelerini, uzun süreye yayılmış araştırmalarla kapsamlı şekilde inceleyerek Fransa’nın iktidar alanını; özellikle de iktidar mevkilerinde yer tutmada, eğitimin, yani akademik sermayenin aldığı rolü çözümlüyor. Doğuştan, yani aileden gelen nitelikler ile sonradan, liyakatle edinilenleri birleştirmeyi başarması sayesinde, demokratik idealin etkisi altındaki toplumlarda sosyal ayrıcalıkların kalıcılaşmasına gerekçe sağlamaya birebir olan kültürel sermayenin rolünü gözler önüne seriyor. “Okul”u, kitabın ortaya çıkardığı sosyal kullanımlarının hakikatiyle, yani hem tahakkümün hem de tahakkümün meşrulaştırılmasının dayanaklarından biri olarak kavramak için, “özgürleştiren okul” efsanesine veda etmek gerektiği sonucuna varan Bourdieu söyle diyor: “‘Özgürleştiren okul’ efsanesi, aynen soyluluk inancı gibi, doğuştan getirilenler ve doğa etrafında şekillenmekteydi. Ancak bu ikisi tanrı vergisi yetenek ve kişisel liyakat ideolojisi görünümlerinde yeniden tasarlanmıştı. Bu efsane, akademik kurumun en derinlerine; […]

Devlet Soyluları: Büyük Okullar ve Zümre Ruhu-Pierre Bourdieu

Fransız Devrimi’nin 300. yıldönümünde yayımlanan bu eserinde Pierre Bourdieu, hem bilgi sosyolojisinin hem de iktidar sosyolojisinin en önemli dallarından biri olarak gördüğü eğitim sosyolojisi bakımından ülkenin en seçkin eğitim kurumları olan Büyük Okullar’ın öğrenci kitlelerini, uzun süreye yayılmış araştırmalarla kapsamlı şekilde inceleyerek Fransa’nın iktidar alanını; özellikle de iktidar mevkilerinde yer tutmada, eğitimin, yani akademik sermayenin aldığı rolü çözümlüyor. Doğuştan, yani aileden gelen nitelikler ile sonradan, liyakatle edinilenleri birleştirmeyi başarması sayesinde, demokratik idealin etkisi altındaki toplumlarda sosyal ayrıcalıkların kalıcılaşmasına gerekçe sağlamaya birebir olan kültürel sermayenin rolünü gözler önüne seriyor.

“Okul”u, kitabın ortaya çıkardığı sosyal kullanımlarının hakikatiyle, yani hem tahakkümün hem de tahakkümün meşrulaştırılmasının dayanaklarından biri olarak kavramak için, “özgürleştiren okul” efsanesine veda etmek gerektiği sonucuna varan Bourdieu söyle diyor: “‘Özgürleştiren okul’ efsanesi, aynen soyluluk inancı gibi, doğuştan getirilenler ve doğa etrafında şekillenmekteydi. Ancak bu ikisi tanrı vergisi yetenek ve kişisel liyakat ideolojisi görünümlerinde yeniden tasarlanmıştı. Bu efsane, akademik kurumun en derinlerine; pedagojik gelenekleri ile kurallarına ve eğitim kadrolarının inançları ile yatkınlıklarına pratikte nakşolmuştu. Böylelikle, bir yandan doğuştan getirdiği özelliklerden, yani özünden ötürü hükmetmesi meşru olan bir gruba atfedilen tüm özellikler kendisine atfedilmekte olan mektepli soylular grubu, diğer yandan, gönül rahatlığıyla, soylu doğmuşların karşısına koyulabildi. […] Her şey, cumhuriyetçi kavrayış kategorisi haline gelmiş olan, ‘beşikten’ ile ‘hak ederek/liyakatle’ karşıtlığı nâmına bu grubu eski aristokrasinin karşısına koyarak kavramaya meyilli kılarken, yeni akademik ‘seçkinleri’ bir soylular sınıfı olarak nasıl tasavvur edebilirlerdi ki?”

Aslı Sümer’in titiz çalışmasıyla ilk kez Türkçeye kazandırılan Devlet Soyluları, Bourdieu’nün öğrencilerinden sosyolog Loïc Wacquant’ın İngilizce baskı için yazdığı önsözle yayımlanıyor.

“Devlet Soyluları’nın politik anlamı ve amacı budur: Postmodern peygamberlerin bezgin feryatlarına rağmen tahakkümün akılcılaşmasına karşı en iyi silahımız olan, tahakküm üzerine bu rasyonel bilgiye katkıda bulunmak.” – Loïc J. D. Wacquant

 

Pierre Bourdieu kimdir?

Pierre Bourdieu 2002 yılındaki ölümüne dek, Collège de France’ta Sosyoloji Bölüm Başkanı olarak görev yaptı; Avrupa Sosyoloji Merkezi’ni, Actes de la recherche en sciences sociales adlı gazete ile Editions Raisons d’agir adlı yayınevini yönetti. 20. yüzyılın en etkin düşünürleri arasında yer almış ve neoliberalizm karşıtı küresel hareketin öncü fikir adamlarından biri olmuştur. Sosyoloji ve antropoloji alanında pek çok klasik eserin yazarıdır.

Benzer Yazılar

Hararet politik bir dostluk grubudur

Yazılar 2 hafta önce

Hararet’i 1 Kasım 2019’da kurduk. Bugün demek oluyor ki üzerinden beş yıl geçmiş. Bizden daha genç siyasi partiler var. O tarihlerde ben bekârdım, şimdi evliyim üstelik bir ay sonra çocuğum olacak. Görünen o ki epeyce şey değişti hayatımızda. Hararet dört beş arkadaşın İstanbul Çemberlitaş’taki Türk Ocağı’nda çay içerken kendi aralarında yürüttükleri sohbetlerden doğdu. İsmini Kadıköy’deki Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde Kubbealtı Sözlük’ten bulduk. Derdimiz tartışmalarımızı biraz disipline sokmak, merak ettiklerimizi Türk düşünce hayatındaki isimlerle konuşmaktı. Bugün Youtube arşivimizde onlarca video var. Besim Delaloğlu, Kurtuluş Kayalı, Oğuz Adanır, Gün Zileli, Tanıl Bora, Banu Avar, İlker Aytürk gibi isimlerle yapılmış önemli söyleşiler orada duruyor… Hepsi bizim merak konularımızdı. Biz yola çıktığımızda buralar ‘dutluktu’ desek yeridir. Beş yılda ise kurulan sürüsüyle oluşum tarihin çöplüğüne gitti. Hararet ağır aksak da  olsa hâlâ burada. Burada olmaya devam edecek çünkü ne bizim merakımız durdu ne de hevesimiz geçti. Dönüşmesi zor fakat gerekli olan bir Türkiye önümüzde koca […]

Platonik Kemalizm*-Saltuk Buğra Yurteri

Yazılar 2 ay önce

Konuşmak veya yazmak insanın kafasındaki dağınık toz bulutu halindeki düşünceleri sistematikleştirmesini sağlayabiliyor. Uzun zamandır dert edindiğim ve üzerine düşündüğüm bir konuyu dünkü Anlık dergisi yayını sayesinde kavramlaştırabildim ve orada dile getirdiğim kavramı yazıya döküp kalıcılaştırmak istedim. Başlıktan da anlaşılabileceği üzere bu kavram: “Platonik Kemalizm”. Nedir bu Platonik Kemalizm? Bu kavramın oluşmasında kabaca iki temel var. Uzun zamandır çeşitli Kemalist kişi ve oluşumlarla iç içeyim. Bu kavramın veri boyutunu bu ortamlarda duyup gördüğüm şeyler oluşturuyor. Kuramın temelini ise Niyazi Berkes’ten alıyorum. Nihayetinde Türkiye’de Çağdaşlaşma kitabı gelenekselcilik, muhafazakarlık, “Nizam-ı Alem”, dünyanın dengesi vesaire gibi kavram ve dünya görüşleri ile yenilikçilik, ilerleme, bitmeksizin devam eden bir çağdaşlaşma süreci gibi kavram ve dünya görüşleri arasındaki çatışmayı ele alıyor. Nedir benim dert edindiğim şey? Başta buna “Kemalist Asr-ı Saadetçilik” diyorduk. Bir mükemmel dönem anlatısı, 1923-1938. Sonrasında Atatürk’ün (Mesih’in) ölümünün ardından sürekli bir ihanet ve karşı devrim süreci. Çözüm önerisi ise o dönemin ruhuna, kurumlarına, düzenine […]

Kemalist miyiz, sosyalist mi? ‘Bir şerden hayır arama yazısı’ ―Emirhan Akman yazdı.*

Forum 2 ay önce

Şerden hayır çıkaran bir kültürün çocuklarıyız, yani bir şeye kötü, işe yaramaz deyip geçmeyiz. Bir daha bakarız, bir kez daha yeni bir gözle bakarız kötüye ya da kötüye neden olan şeye. A. İlhan Diyalektik Gazel’inde “karşıtıyla yüklüdür her şey mutlak çözümlerden vazgeç tartışılmaz mükemmellikler ne gizli kusurlarla gelir…” diyor, çizgim budur. Dün Hararet’in genel yayın yönetmeni olarak uzun süredir beklettiğimiz bir işi tamamlamak istiyordum. Bir kitap listesi sözü vermiştik fakat uzun süreli bir uyuşukluk hali listeyi erteletmişti, dün o işi bitirmeliyim dedim ve daha önce grup içinde herkesten aldığımız kitap listesini birleştirerek bir liste çıkardım. Listedeki kitaplar hepimizin bir dönem faydalandığı kitaplar, kitaplara dair bir itiraz olmadı. Liste yayınlandıktan sonra asıl problem duyuruş metnimizdi. Şöyle bir giriş yapmıştım: “Kemalizm meselesini önemsiyoruz, Kemalist değiliz ancak Türk modernleşmesinin en radikal dönemini anlamadan Türk Solunu anlamaya girişmenin beyhude olduğunu düşünüyoruz.” Şimdi tekrar bakınca herkes adına çok keskin bir tespitle başlamışım, “Kemalizm meselesini önemsiyoruz, Kemalist değiliz…”. […]

0 Yorum

Rastgele