33 yaşındayım, hayatım boyunca ne iş için ne de başka hiçbir şey için babamdan ve annemden birisini aramasını istemedim. Benim yazımı okuyacak dostlarımın da eminim ki neredeyse hepsi hayatını ya böyle geçiriyordur ya da geçirmek istiyordur. Biz bu ülkenin imtiyazsızlarıyız, biz bu ülkenin gerçek yurttaşlarıyız. Kendi elimizle imtiyazları itebilecek kadar cumhuriyetin erdemiyle şereflenmiş insanlarız, bunu öyle bilin. Bunu az şey sanmayın, Türkiye’de kurulan yeni rejim sizden itaat ve kulluk istiyor, karşılığında ise şahsiyetinizi alıp bir maaş, kariyer veriyor. Bu rejim insanları şahsiyetsizleştirmek ve inisiyatif alamayan, çürümüş insanlar topluluğuna döndürmek istiyor. Onlar için önemli olan birey değil, özne yurttaşlar değil; yığın ve topluluk. Bizi istemiyorlar çünkü biz imtiyazı, torpili, hak etmediğimiz hiçbir şeyi istemiyoruz. Bu yüzden bizim boynumuza ipi geçiremiyorlar, hâlâ toplumun çoğuna bu ipi geçiremediler… Geçiremeyecekler de.
Bu gece karar ne çıkarsa çıksın yarın biz yok olmayacağız, imtiyazsızlar, dik başlılar, erdemli yurttaşlar olarak kalıp mücadeleye devam edeceğiz. Subcommandante Marcos şöyle söylüyor, “Umudun profesyonelleri olmalıyız”. Görevimiz budur, Türkiye’de umut politik bir şeydir. Umudumuzu ve devrimciliğimizi hayatımızın her alanına yaymak, tek adım geri çekilmemek gerekiyor. Bu geceyi milat sayın, önümüzde daha çok uzun yıllar var. Emin olun Türkiye her zaman sürprizlere açık bir ülkedir, biz o sürprizlere hazırlık yapmalıyız.
Hiçbir emeğiniz boşa gitmeyecek, hiç kimse pişman olmayacak. Tek bir şeyi devamlı isteyeceğiz; devrim, devrim ve devrim… Bugünü yeni bir başlangıç sayın, emin olun yenilmeyeceğiz.
0 Yorum