Yasallık ve meşruluk engel mi, avantaj mı? -Batur Kılıç yazdı.

Yasallık ve meşruluk; bu iki kavram Türkiye’de en basit siyasi gündemi bile tartıştığımda kulağımda çınlar durur. Önemlidir çünkü bu iki kavram arasında gözettiğiniz denge dünyayı nasıl anlamlandırdığınızın sinyallerini de verir. Yasallık ve meşruluk kavramlarının zihnimde döndüğü anlarda Kral Macbeth’in şu sözleri aklıma gelir:  “Benim başıma meyvesiz bir taç oturttular, Elime kısır bir asa tutuşturdular.” Türkiye siyasetinde “iktidar” gördüğünüz her yere bu alıntıyı koyabilirsiniz, sırıtmaz.  Türkiye tarihini düşünün, yasalın meşru olmadığı, meşrunun yasal olmadığı binlerce an gözümüzün önüne gelebilir.  AKP iktidarında bu anlar o kadar çoktur ki bir halkın algılarını sakatlayarak en geniş anlamıyla demokratik yaşam zarar görmüştür, solculara, sosyalistlere “darbe anayasası değişmesin” dedirtmeyi başarmıştır. Erdoğan’ın kafasındaki meyvesiz taç memleketin geleceğini karartırken, kısır bir asa ise milyonlarca insanın algısını manipüle etti. Ülkenin geleceğinde ne olduğunu bilemez olduk. Yasallık ve meşruluğu tartıştığınız noktada anayasayı tartışırsınız, AKP’nin Türk halkının zihnine zerk etmeyi başardığı kuralsızlık ve tepkisellik en merkezinden en radikaline siyasete demokrasi adına […]

Yasallık ve meşruluk engel mi, avantaj mı? -Batur Kılıç yazdı.

Yasallık ve meşruluk; bu iki kavram Türkiye’de en basit siyasi gündemi bile tartıştığımda kulağımda çınlar durur. Önemlidir çünkü bu iki kavram arasında gözettiğiniz denge dünyayı nasıl anlamlandırdığınızın sinyallerini de verir.

Yasallık ve meşruluk kavramlarının zihnimde döndüğü anlarda Kral Macbeth’in şu sözleri aklıma gelir:

 “Benim başıma meyvesiz bir taç oturttular, Elime kısır bir asa tutuşturdular.”

Türkiye siyasetinde “iktidar” gördüğünüz her yere bu alıntıyı koyabilirsiniz, sırıtmaz.  Türkiye tarihini düşünün, yasalın meşru olmadığı, meşrunun yasal olmadığı binlerce an gözümüzün önüne gelebilir.  AKP iktidarında bu anlar o kadar çoktur ki bir halkın algılarını sakatlayarak en geniş anlamıyla demokratik yaşam zarar görmüştür, solculara, sosyalistlere “darbe anayasası değişmesin” dedirtmeyi başarmıştır. Erdoğan’ın kafasındaki meyvesiz taç memleketin geleceğini karartırken, kısır bir asa ise milyonlarca insanın algısını manipüle etti. Ülkenin geleceğinde ne olduğunu bilemez olduk.

Yasallık ve meşruluğu tartıştığınız noktada anayasayı tartışırsınız, AKP’nin Türk halkının zihnine zerk etmeyi başardığı kuralsızlık ve tepkisellik en merkezinden en radikaline siyasete demokrasi adına sorunlu bakış açılarını dayattı.

Sansür yasası ile daralttıkları demokratik alanı, bir otosansür kültürüyle de daraltmaya başardıklarını görüyorum. Sansür yasası yasal mı? Gayet yasal…

Eichmann kötüyse, hepimiz kötüyüz!

Hannah Arendt Kötülüğün Sıradanlığı kitabında Nazi’lerin Yahudileri yok etmeyi hedefleyen “nihai çözümün” mimarlarından biri olan Eichman’dan Arendt bir masumiyet çıkarmıştı, o bir bürokrattı, hiçbir gayesi olmayan milyarca insan gibiydi, görevini yerine getiren bir ahmaktı.

Baktığınızda Eichmann yasadışı bir şey yapmamıştı.

Ne de olsa Führer yasaydı, Führer’in sözleri yasaydı.

Coca Cola içmem, SOCAR’ı Basmam!

Aklıma bazı sorular geliyor. Örneğin, ekonominin bu kadar hassas seyrettiği bir dönemde grevler patlak verirse ne yapmalı hükümet? İsrail masum çocukları katlederken, en büyük petrol tedarikçisi SOCAR’ın binasını basmak yasal mıdır? Bir gazeteci devletin/hükümetin işlediği bir savaş suçunu ifşalarsa ne muamele görmelidir?

Hayatın olağan akışında bu sorulara verilen demokratça cevaplar, cumhur ittifakının medya operasyonları ile bambaşka cevaplara dönüşebiliyor.

Hikmet-i hükümet olan Erdoğan ve Cumhur ittifakı hukuk ve anayasa ile oynayarak, dün sövdüğümüze bugün alkışlar hale getirdi. Hikmet-i hükümet; yani en olağandışı durumlarda o güçlü iradeyle her şeyi yoluna koyabilecek kudrete sahip olduğu düşünülen otorite…Bu hikmet ve kudret siyasal ve toplumsal alanı hem yasal hem meşru, bazen yasal değil ama meşru ve bazen yasal olmayan meşru yöntemlerle tasarlamayı başardı.

Bir political Survivor olarak Erdoğan her defasında muhalefeti bir şekilde bölebiliyor veya psikolojik olarak zayıflatabiliyor.

“Gezi’de yakıp yıktılar” algısını 11 yılın ardından artık muhaliflere de yedirebiliyorlar.

Ya devlet leşe

Böylesine bir dünyada, şöylesine şartlarda güçlü bir devletten bize “damıtılacak zenginlik” hikayesinin bir benzerini neo-liberalizm vaat etmişti.

Güçlü devlet, güçlü kalkınma… Kalkınma olursa zenginleşme olur, zenginleşen toplumlar demokratikleşir. Muazzam bir zincir, ancak bu kapitalist düzende rasyonellik doğrudan karlılık ile ilişkidir. (Bunun emperyalizm boyutunu gözden de kaçırmamak gerekiyor.)

Demokrasi bir değer değil sadece, en nihayetinde bir “çatışma yönetimi” biçimidir, çatışmaların bir yıkım olmaksızın çözümü için bir sistem…  Erdoğan rejimi yasallık ve meşruluk birbirinden özellikle Kürt siyasetine yönelik saldırılarıyla uzaklaştırdı ki bu çatışma yönetimi sistemi işlemez hale geldi.

Bu rejim kalkınma ile demokrasiyi karşı karşıya getirerek tabir caizse “Çin Modelinin” mümkün olabileceğini bizlere anlatıyorlar. Bu arada haklılar, kalkınma demokrasiyi şart koşmaz. Kalkınma hukuk devletini şart koşar.

Olağanüstünün olağanlaşması

Mesela yasadışı bahis ile başlanan mücadeleyi düşünün. Neden şimdi? Mesela İnstagram’ın kapatılmasını düşünün. Sorun İsrail zulmünün “promote” edilmesi miydi gerçekten?

Böyle konularda “yasal olmayan ama meşru” attıkları adımlar ile bir toplumsal öfkeyi şişirmeyi ve yönlendirmeyi başarıyorlar, sonrasında yine sönümlenip kendi halimize dönüyoruz.

Trump ve Erdoğan gibi political Survivor’lar fikirlerimizi ve ideallerimizi teslim alıp bize belirli algıları enjekte ettiler.

Bu yüzden artık Trump ve Erdoğan dünyasında 2+2=4 diyemiyoruz.

Güvenlik kaygılarına eşlik eden milliyetçi eğilimler ile beraber devlet mi hükümet mi derken bir manipülasyon deryasının içinde kendimizi buluyoruz. Bu manipülasyon ortamını besleyen durum ise kapitalizmin krizi… Kapitalizmin yarattığı yıkım, kendini kurtuluş olarak vaadeden liderlere alan açabiliyor.

Etkilenmemek kolay değil.

Ama uzmanların tavsiyesi; anormalin normalleşmesine karşı küçük ama düzenli adımlar atmamızdır.

Özetle, eski olan yıkılmıyor, yeni olan doğmuyor, ama canavarlar daha korkutucu hale geliyor, bu zamanlarda sesimizin daha çok çıkması gerekiyor:

Kayıtsızlardan nefret ediyoruz!

 

Batur Kılıç

Benzer Yazılar

Seküler Milliyetçiliğin Eleştirisi – Özkan Bakioğlu

Yazılar 6 gün önce

Türk siyasetinin son 25 yılda öne çıkan üç kavramı var. Bunlardan birinci sırada olanı 2000’li yıllara damgasını vuran “Yeni Türkiye” söylemidir. İkinci sıraya koyduğumuz ise Kürt hareketinin ürettiği bir söylem, “Radikal Demokrasi” söylemi. Üçüncü sırada ise Türk milliyetçilerin ürettiği bir söylem var. Bu söylem “Seküler Milliyetçilik”tir. Bu üç kavram da son 25 yıla damga vurdu, aralarında en eski olanı Yeni Türkiye’dir. Bugün neredeyse hiç kullanılmamaktadır ama karşıtını ifade eden eski Türkiye söylemi zaman zaman öne çıkmaya devam etmektedir. Yeni Türkiye söylemine göre daha genç diyebileceğimiz Radikal Demokrasi söylemi ise özellikle Selahattin Demirtaş’ın ilk cumhurbaşkanlığı seçimlerinde oldukça ilgi çekmişti. Bugün de hâlâ güncelliğini korumaktadır. Son söylemimiz ise aralarında en genç olanı ve henüz herhangi bir seçmen hareketliliğiyle ölçülmüş değil ama özellikle kendini ulusalcı veya ülkücü anlamında milliyetçi olarak ifade etmek istemeyen bir kesime hitap ettiği de kuşku götürmez. Hiç kuşkusuz Seküler Milliyetçilik, Türk siyasal yaşamında önemli bir ihtiyacı karşılıyor. Bu ihtiyacın […]

Türk Mutaassıplığı Türk Milliyetçiliği Değildir – Özkan Bakioğlu

Yazılar 2 hafta önce

Milliyetçilik kavramı üzerinde daha fazla durmaya gerek yoktur.[1] Bu yazının özelinde Türk Milliyetçiliği ile Türk Mutaassıplığının birbirinden ayrılmasının gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Bu gereklilik yerine getirilemezse ne ‘Z kuşağı’nın protesto kültüründe gözlemlenen bozkurt işareti anlaşılabilir ne de Türk siyasal yaşamının haritalandırılması tam olarak yapılabilir. Türk Milliyetçiliği, Türklerin politik sahada kendilerini bir millet nesnesi olarak teşekkül ettirmesidir. Bu teşekkülün kavramına da milliyet denmektedir. Dolayısıyla Türk milletinin teşekkülü ile Türk Mutaassıplığının varlığı arasında hiçbir kurucu ilişki yoktur. Bugün Milliyetçilik adı altında yapılan Mutaassıplık ile mücadele etmek, bu nedenden ötürü Türk Milliyetçiliği ile mücadele etmeyi zorunlu kılmaz. Öncelikle bu anlaşılmalıdır. Bu anlaşıldıktan sonra ancak bugün Z kuşağında gözlemlenen Milliyetçilik anlaşılabilir. Dikkat edilirse, Z kuşağı milliyetçiler herhangi bir doğrudan Milliyetçi eylemde boy göstermedi. Bu gençlerin boy gösterdiği eylemlerin gerekçeleri demokrasinin ve özgürlüğün tehdit altında olduğuydu. Dolayısıyla görülmektedir ki bu gençler başka bir milleti, millet içindeki herhangi bir etnisiteyi ve hatta Batı aşırı sağı gibi göçmen/sığınmacı […]

SÖZDE DEMOKRASİ, SÖMÜRGECİLİK SİYASETİ VE TOPLUMSAL MUHALEFET – Cem Sili

Yazılar 2 hafta önce

biz dünyalılar yemin içtik imanımız var hürriyet için, hürriyet aşkına İrade Milletin de Sandık Kimin? Türkiye’de Sözde Demokrasi ve Sahici Otokrasi Türkiye’nin hakikaten hangi ölçüde ne derecede demokratik olduğunu tartışmanın yeri değil burası. Ancak Türkiye’nin uzun bir müddettir tek bir insanın iki dudağının arasından çıkanlarla yönetildiği, bürokrasiden hukuka her alanın o tek şahsın arzu ve çıkarlarıyla manipülasyon yoluyla kontrol edildiği düşünüldüğünde demokrasiyi geçtim, bir cumhuriyetten de sağlıklı bir kurumsal siyasetten de, adaletin sağlandığı bir yasadan da bahsetmek imkânsız hale geldi demektir. Ekrem İmamoğlu, henüz tutsak edilmeden önce 15 Mart 2025’te “[Benim diplomamı iptal eden akıl] yarın sizin tarlanıza çöker, yarın sizin tapunuzu elinizden alır. Yarın sizin de diplomanızı alır, malınıza çöker.” demişti. Yalnızca birkaç gün içinde diploması iptal edilen İmamoğlu kısa süre içinde de tutuklandı. O gün bugündür Gezi’den beri Türkiye’nin gördüğü en büyük toplumsal muhalefetiyle karşı karşıyayız. Türk toplumunun sandığa sadık, “demokrasi düşkünü” bir toplum olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de seçime […]

0 Yorum

Rastgele