Home / Yazılar / Vesvese kültüründen linç kültürüne kaybettiklerimiz-Fatih Karaman

Vesvese kültüründen linç kültürüne kaybettiklerimiz-Fatih Karaman

“Onun durumunu (imanını) vesvese haline yükselten Allah’a hamdolsun.” 1

Süleyman Uludağ’ın İslam Düşüncesinin Yapısı’nı okurken denk geldiğim çok güzel bir hadis. Hz. Peygamber bunu, imanın esaslarını şüphe ve vesvese yoluyla araştıran bir sahabi için söylüyor. Sahih olup olmaması hiç önemli değil. Zaten konumuzla da alakası yok. Fakat bu satırlar çok alakasız bir şekilde sosyal medyada kaybettiğimiz şeyi bana hatırlattı: Tartışma kültürü. Aslında tartışmadan çok daha farklı bir anlamı var vesvesenin. Kuşku, işkil, kuruntu demek. Kaybettiğimiz şey ise tam olarak bu tartışma kültürünün niteliği oldu.

Neredeyse 10 yıldır aktif bir şekilde tartışıyorum. Lisedeyken Facebook’taki tarih gruplarında vakit geçirirdim. Tarih Aklı bu yıllarda ortaya çıktı. Vesveseye de ilk o zaman başladım. Facebook gruplarında o gün okuduğumuz ve ilginç gelen tarihsel bilgileri paylaşıyorduk. Bazıları kulaktan dolma yanlış bilgilerdi ama bilmediğimiz için paylaşıyorduk. Pek çok kez tarihsel şahsiyetleri sanki kendi anamız babamızmış gibi savunuyorduk tartışıyorduk. Tartıştığımız kişiyle yarın öbür gün bu sefer farklı bir şey üzerinden tekrar tartışıyorduk. Sevdiğim ve özlediğim şey ise bu tartışmaların hiçbirinde bir linç kültürünün oluşmamasıydı. Yarın öbür gün o kişiyi gördüğümüzde “sen falanca falanca şeyler saçmalıyordun” veya “sen Abdülhamit’i savundun” gibi bir muhabbet döndürmüyorduk ve tartıştığımız kişiyi bununla hatırlamıyorduk. Her seferinde farklı bir tartışma ve farklı bir konu. Ve şimdiden geriye baktığımda bazen benim bazense karşı tarafın haklı olduğunu görüyorum. Hem linç kültürünün oluşmaması özgüvenimizi kırmıyordu hem de bu tartışmalar neticesinde okuduğumuz şeylere ilişkin içsel bir vesvese geliştiriyorduk. Okuduğumuzu bir kez, paylaştığımızı ise iki kez düşünüyorduk. Bu vesvese kültürüne uzun bir süre maruz kalmak bize düşünsel olarak çok güzel refleksler kazandırdı ve bugün bence her gün bir önceki günden daha ileri gidiyorsak başlıca bu refleksler sayesinde ileri gidiyoruz.

Kısaca, lise yıllarımdan bugüne hem etrafa vesvese saçıyor hem de vesveseye düşüyorum. Tabii yaş ilerledikçe içerik de daha siyasallaşmaya başladı. Sonradan aynı şeyleri Twitter’da yapmaya başladım, başladık. Aynı zamanda “başladık” da diyorum çünkü o zamandan tanıdığım kişilerin bugün nasıl insanlar haline geldiklerini de biliyorum. Bugünden geçmişe baktığımda doğru veya yanlış her türlü vesveseleşmeyle düşünsel olarak ileri gittiğimizi görüyorum. İyi ki vesvese saçmışım ve vesveseye kapılmışım diyorum.

Bugünse şu anki neslin bu kültürden çok uzak olduğunu görüyorum. Bugünkü sosyal medyadaki tartışma kültürü, vesvese paylaşmaktan çok kendimizce mutlak doğru ve yanlışlar üzerinden bir linçleşmeye evrilmiş durumda. Bu çok sakıncalı iki şeye sebep oluyor: Kısır düşüncelerle başkalarının ağzıyla tartışmak, başkalarının fikriyle düşünmek (1) ve ciddi bir özgüven eksikliği veya tam tersine içi boş bir özgüvene sahip olmak (2). Ne olursa olsun, kişi bunların hiçbiriyle düşünsel olarak ileri gidemez ve özgün fikirler ortaya koyamaz. Daha kötüsü ise bütün bu süreç kişinin özgün fikirler ortaya koyma refleksini yok eder.

Devrimci Dostluk Kulüplerinin Önemi

Geçtiğimiz aylarda Hararet‘ten Emirhan abi devrimci dostluk kulüplerini gündeme getirdi ve Batur ile YouTube’da bu konsept üzerine bir podcast yaptılar. Bence farkında olmasak da devrimci dostluk kulüplerinin yitirdiğimiz vesvese kültürünü korumak konusunda çok önemli bir yeri var. Biz uzun zamandır Twitter’ı bir tartışma yeri olarak görmüyoruz. Fakat bu demek değil ki vesveseye ara verdik. Kendi dostluk kulübümüzde sürekli olarak vesveleşiyoruz. Hararet 1 Kasım 2019’da kuruldu. Geçtiğimiz cumartesi Hararet’in kuruluş yıl dönümüydü. Demek ki tam 6 koca yıldır kendi aramızda vesveleşiyoruz. 6 yıldır hem Hararet olarak hem de bireysel olarak ileri gitmeye devam ediyoruz. Dolayısıyla bu linç kültürünün farkında olan ve varlığından rahatsız olan herkesin devrimci dostluk kulüplerini önemsemesi gerektiğini düşünüyorum. Hatta devrimci olması şart da değil. Bir dostluk kulübü de olur. İleri gittiğiniz sürece devrimcileşeceksiniz.

Durumumuzu vesvese haline yükselten Allah’a hamdolsun.

Fatih Karaman

Etiketlendi: