SUAT DERVİŞ VE MİNA URGAN
Meşgul bir adam gibi görünmeyi seven adamın derkenar notları devam ediyor. Cumhuriyet Gazetesi’nin perşembe günleri ücretsiz ek olarak verdiği Cumhuriyet Kitap başlıklı ekini almaya devam ediyorum. Bu benim için öğrencilik yıllarımdan beri bırakamadığım bir alışkanlık. Bu hafta Suat Derviş’le Mina Urgan vardı kapakta. Suat Derviş Cumhuriyet döneminin unutulmuş kadın yazarlarından birisi. Benim ilgi alanıma girme nedeni ise cahilliğimle ilgili. Derviş bir TKP üyesiymiş, üstelik “Niçin Sovyetler Birliği’nin Dostuyum?” diye bir kitabı var. Son yıllarda Sovyetlere giden ya da gitmeden destek veren Türk yazarların kitaplarını topluyordum. Cumhuriyet Kitap yüzünden bir kitap daha almak zorundayım! Ama olsun, Suat Derviş dosyası kafamda açıldı bile, bu önümüzdeki dönemlerde romanlarını da okuyacağım anlamına geliyor.
Mina Urgan’ın şu sözünü almadan edemedim, bence her dönem geçerli. Urgan şimdinin kaypaklarına, iltimas aşıklarına, çaresizlerine şöyle sesleniyor, “Çağımıza ayak uydurmalıyız palavrasına hiç mi hiç inanmıyorum. Eğer yaşadığım çağın en yüce ideali köşeyi dönmekse; eğer yaşadığım çağ toplumsal adaletsizlik üzerine kuruluysa; eğer yaşadığım çağ inandığım her şeyi yadsıyorsa; eğer yaşadığım çağa bayağılık ve çirkinlik egemense, ben böyle bir çağa neden ayak uydurmak zorunda kalayım?”
LEVİATHAN’IN PEŞİNDE KOLHAAS
Leviathan filminden 2’inci notlarda bahsetmiştim, film bitti fakat etkileri devam ediyor. Andrey Zvyagintsev’in etkilendiği kitaplardan birisinin Heinrich von Kleist Michael Kohlhaas kitabı olduğunu öğrenmiştim. Kitabı koşarak aldım, koşarak bitirdim. Kohlhaas bir burjuva. Erdemli bir tüccar. Ne zaman ki ticaret yapmasına izin verilmeyen, uydurma bir kararla durduruluyor ve yasalar ona karşı çiğneniyor harekete geçiyor. Kleist karakteri için şöyle söylüyor, “bir erdemi aşırıya vardırmasaydı dünya onun hatırasını saygıyla anacaktı. Fakat adalet duygusu, onu haydut ve katil yaptı.” Evet erdemlerimizi sonuna kadar götürürsek haydut ve katil olabiliriz, hatta olmalıyız da… Peki ama nasıl? Bilmiyorum. Kohlhaas’ı haksız bulamıyorum. Bir yerde geçerli yasalardan faydalanamayan bir vatandaş olarak, “İnsan topluluğuna karşı açtığım savaş, sizin de belirttiğiniz gibi bu topluluğun dışına atılmış olmasaydım bir suç sayılabilirdi!”. Böylece meşruluğunu, karşı tarafın gayrimeşruluğundan aldığını ilan eder. Bence kesin bir bakın…
NAPOLEON’UN TALİHİ
Napoleon Bonaparte hayranıyım, bu çok açık. Kendini inşa etmiş adamlara saygım büyük fakat hepsinin bir şansı var… Atatürk, Napolyon, Stalin, Hitler ya da peygamberler; hepsi toplumlarının çatladığı, yarıldığı, alt üst olduğu dönemlerde ortaya çıkıyorlar! Neyse David A. Bell’in kısa ve özlü otobiyografisini kesin okuyun. Allah’ın cezası Napoleon 24 yaşında tuğgeneral rütbesi almış. Napoleon’un Toulon’daki başarısı sonrası Paris’e öven kişi kim? Augustin Robespierre, bizim Robespierre’nin kardeşi. Bu tür bilgiler de var kitapta.
KÜBA VE KAMERAMAN
Gazetede editör kardeşim var, Melih. Sıklıkla işi bırakıp entelektüel sohbetler ediyoruz, daha doğrusu mekândan kaçıyoruz. İyi de oluyor. Netflix’te daha önce gördüğüm fakat nedense izlemediğim Küba ve Kameraman filmini önerdi, “kesinlikle izle abi” dedi. İzledim, dediği kadar var. on Alpert 40 yıl boyunca belirli aralıklarla Küba’yı ziyaret ediyor. Fidel’le hoş tesadüfler sonucunda bir iletişim kuruyor, yıllar boyunca belirli aralıklarla Küba’yı ziyaret ediyor. Belgeseli neden izlemelisiniz?
1-Yeni bir ülke kurmanın zorluklarını anlamak için,
2-Sosyalist bir rejimin yaşayacağı muhtemel zorlukları anlamak için
3-Sovyetlerin diğer sosyalist devletler için ne ifade ettiğini görmek için
4-Halkın bir rejime rızasında ekonominin önemini
5-Fidel’in sonsuz karizmasını
LE SENS DES CHOSES
Geçen gün çok sıkıldığım bir gün canım dizi izlemek istedi. Böyle anlarda nedense hep iyi diziler seçiyorum. Fransız yapımı Le Sens des choses dizisine denk geldim. Dizinin baş kahramanı kadın bir haham! Zaten sadece böyle söyleyince bile ilgi çekici değil mi? Dizi sayesinde Yahudilere dair şu kavramı öğrendim:
naaseh v’nishma
Şu demek, “yapacağız ve dinleyeceğiz (anlayacağız)”. Sina’da Musa aracılığıyla tanrıyla anlaşma yapan Yahudilerin imanına dair güzel bir örnek. Önce yapacaklar, harekete geçecekler sonra anlayacaklar. Yani önce iman geliyor… Güzel bir düşünme noktası!
0 Yorum