Forum sayfasında görünmesini istediğiniz yazılarınız için bu kategoriyi seçiniz
Şerden hayır çıkaran bir kültürün çocuklarıyız, yani bir şeye kötü, işe yaramaz deyip geçmeyiz. Bir daha bakarız, bir kez daha yeni bir gözle bakarız kötüye ya da kötüye neden olan şeye. A. İlhan Diyalektik Gazel’inde “karşıtıyla yüklüdür her şey mutlak çözümlerden vazgeç tartışılmaz mükemmellikler ne gizli kusurlarla gelir…” diyor, çizgim budur. Dün Hararet’in genel yayın yönetmeni olarak uzun süredir beklettiğimiz bir işi tamamlamak istiyordum. Bir kitap listesi sözü vermiştik fakat uzun süreli bir uyuşukluk hali listeyi erteletmişti, dün o işi bitirmeliyim dedim ve daha önce grup içinde herkesten aldığımız kitap listesini birleştirerek bir liste çıkardım. Listedeki kitaplar hepimizin bir dönem faydalandığı kitaplar, kitaplara dair bir itiraz olmadı. Liste yayınlandıktan sonra asıl problem duyuruş metnimizdi. Şöyle bir giriş yapmıştım: “Kemalizm meselesini önemsiyoruz, Kemalist değiliz ancak Türk modernleşmesinin en radikal dönemini anlamadan Türk Solunu anlamaya girişmenin beyhude olduğunu düşünüyoruz.” Şimdi tekrar bakınca herkes adına çok keskin bir tespitle başlamışım, “Kemalizm meselesini önemsiyoruz, Kemalist değiliz…”. […]
Okuyacağınız röportaj 2002 Aralık ayı 31 sayılı Cogito Dergisi’nde, “Entelektüeller Gerekli mi?” başlıklı yazının ikinci bölümüdür. İlgili metni internet ortamında yer alan ve henüz çok erken bir vakitte (2003) yılında Ekşi Sözlük’e yükleyerek inanması güç bir iş yapan “hemingway” isimli sözlük yazarının mesajından alıyoruz. Bu metni almanın başka yolları var mıydı? Elbette. İlgili sayı hem ‘pdf’ olarak, hem de matbu olarak elimizde. PDF formatından siteye yazı aktarırken oluşan hatalardan dolayı bu yolu tercih ettik ve bu derinlikli söyleşiyi ikiye böldük. Söyleşinin eşsizliği Türk edebiyatının en ‘velût’ kalemlerinden birisi olan, hisleri kuvvetli ve kavrayışı yüksek Enis Batur’un; Türk solunun en deli, sezgisel gücü yüksek, özgün ve şüphesiz en cesur kalemlerinden birisi olan Yalçın Küçük’ü sorguluyor oluşu. Söyleşi içinde Doğan Avcıoğlu, Yalçın Küçük’in bilime ve tarihe bakışı, Türk aydınıyla olan kavgalı ilişkisi ve aslında hayatının kendisi var… Okurken kafanızın açılacağına eminiz. İyi okumalar dileriz. e.b.: şimdi bir ara sorum var. siz galiba […]
Çok kutupluluk, enternasyonalizm ve Venezuela seçimleri: Carlos Ron ile mülakat (İkinci Bölüm) Carlos Ron, Kuzey Amerika’dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı ve dünya halkları arasında barış ve dayanışmayı teşvik eden Venezuela Simón Bolívar Enstitüsünü yönetiyor. Bu mülakatın birinci bölümünde Ron, ABD’nin Monroe Doktrininin Venezuela’ya karşı hükümeti devirmek amacıyla uygulandığını savunmuştu. Ayrıca, son on yıllarda ortaya çıkan emperyalist saldırganlığın özellikle agresif bir fazı olan “hiper-emperyalizmden” söz etmişti. Mülakatın ikinci bölümünde Ron, çok taraflılığın ve yaklaşan devlet başkanlığı seçimine yönelik beklentilerini ele alıyor. Ayrıca Bolivarcı Süreç açısından ülkenin önündeki zorlukları da ele alıyor. yüzyılın ilk on yılında, Latin Amerika entegrasyonuna doğru geniş çaplı bir hareketin ortaya çıktığına şahit olduk. Bu hareket şu anda daha az güçlü. Fakat, ABD emperyalizminin çöküşüyle karakterize olan yeni bağlamda, BRICS gibi çok kutupluluk teşebbüslerinin ortaya çıktığına da şahit olduk. Emperyalist çöküş —ve bu çöküşün teşvik ettiği şiddet— dünya çapında hissediliyor. Son on yılda tanık olduğumuz şey, bir yanda […]
RASHID KHALIDI THE NECK AND THE SWORD Tariq Ali’nin Röportajı Günümüzle, sadece şu anda Filistin’e karşı uygulanmakta olan dehşet anlamında değil, Filistin’in hala aktif durumda olan geçmişinin bir parçası olan günümüzle başlayalım. 1936-39’daki büyük Arap Ayaklanması’nın Anglo-Siyonistlerce acımasızca bastırılmasını 1948 Nakba’sı, 1967’deki Altı Gün Savaşı, 1982’de Ariel Sharon liderliğindeki Beyrut kuşatması, Sabra ve Şatilla katliamları, iki İntifada ve o zamandan beri İsrail’in aralıksız terör yağdırması izlemiştir. Ancak görünen o ki 7 Ekim sonrası soykırımı, bunların herhangi birinden daha büyük bir küresel etkiye sahip olmuştur. Evet küresel çapta bir şeyler değişti. Bu tarihi olayların neden anlatıyı, bilhassa da toplumsal anlatıyı tamamen değiştirecek bir etkiye sahip olmadığından emin değilim. Sosyal medya gibi bu konularda spekülasyon yapmak istemiyorum. Ancak bu, bir neslin kendi cihazları üzerinden eş zamanlı olarak tanık olduğu ilk soykırım oldu. Sudan ya da Myanmar’da olduğu gibi; ABD, İngiltere ve Batılı güçlerin doğrudan katılımcı olduğu son zamanlardaki ilk […]
Carlos Ron, Kuzey Amerika’dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı ve dünya halkları arasında barış ve dayanışmayı teşvik eden Venezuela Simón Bolívar Enstitüsünü yönetiyor. Bu mülakatın birinci bölümünde, Ron ile iki karşıt dünya görüşü olan Bolivarcılık ve Monroizm üzerine konuştuk. Ron, ABD’nin Monroe Doktrinini Venezuela’ya hükümeti devirmek amacıyla uyguladığını savunuyor. Mülakatın ikinci bölümünde ise yaklaşan başkanlık seçimi ve Bolivarcı sürece yönelik önümüzdeki zorluklar ele alınacak. 200 yılını dolduran Monroe Doktrini, tarihsel olarak ABD’nin Kuzey ve Güney Amerika’da hegemonya kurma hakkını kendisine atfettiği bir öğreti olarak bilinir. Buna karşılık, Bolivarcı Devrim’de “Bolivarcı Diplomasi”[1] olarak bilinen bir anlayış savunuluyor. Bu iki karşıt vizyonu açıklayabilir misiniz? Bu kıta 200 yıldan fazla bir süredir mücadele alanı. Monroe’nun o meşhur konuşmasından önce bile, ABD’nin tüm kıta üzerinde hakka sahip olduğu fikri mevcuttu. On üç koloni bağımsızlığını ilk kazananlar olmuş ve Avrupa’nın mutlakiyetçi monarşilerine kıyasla bir gelişme olarak kabul edilen bir cumhuriyet sistemi yaratmıştı. Bu nedenle, sistemlerini genişletmeye […]
Bu yazı ilk olarak Suyu Arayan Adam (Su kelimesi bu yazıda hakikat anlamında gelmektedir) [1] başlığında istiraki.org sitesinde 2018 yılında yayınlanmıştır.2024 yılı içerisinde yeniden düzenleme ekleme yapılma önerilerinin yanı sıra ünlü bir yazarımız tarafından başlık ve içerik olarak başka bir medyada kopya çekmesi de yeniden düzenleme hasıl oldu. Bununla birlikte ülkede son yıllarda İsmet Özel üzerine yüksek lisans ve doktora tezlerinin yazılması anlaşılma ve anlama gayesi taşıyanlar için önemlidir. ‘’Ne kadar kendi oldu insan, o kadar başka’’ Bir Yusuf Masalı I.EVRE UMUTLU BAŞLANGIÇ, KOMÜNİST ŞAİR İSMET İsmet Özel için değişim Şevket Süreyya Aydemir’in değişiminden farklı ancak o yolun yolcusudur. Bir kimlik arayışının, sancının, bağırmanın yahut yüksek sesle konuşmanın değil fısıltının şairidir. Kendini anlatırken başkalarında çoğalan bir yalnızlığın şairidir. İmgelerinde anne ve baba figürü hep bir otorite çağrıcısıdır. Travmalarının kaynağı şiirlerinde ve yazılarında hep bu döneme işaret ettiği başat olarak çocukluk dönemi referans alınmıştır. Sosyalist olduğu zamanda ricat ettiği dönemde de […]
Fransa Afrika’yı talan etmekten asla vazgeçmedi, şimdi ise işler değişiyor Batı Afrika’daki gelişmeler, Fransızca konuşan ülkelerin Fransız sömürgeciliğine tahammülünün kalmadığını gösteriyor. Korku duvarı nihayet aşıldığı için Afrika’nın gerçek bağımsızlık yolunda verdiği mücadele meyvelerini vermeye başladı. Bir Batı Afrika ülkesi olan Nijer’de gerçekleşen ve bölgedeki Fransız-Amerikan askeri varlığını baltalama tehdidini taşıyan 26 Temmuz (2023) darbesi, eski Fransız İmparatorluğu’nun Afrika’daki doymak bilmez sömürgeciliğini tanımlamamak için kullanılan bir tabir olan Fransafrika’nın devam eden uygulamalarına ve tarihsel sömürüsüne ışık tutuyor. Enerji ihtiyacının %68’ini nükleer santrallerinden karşılayan Fransa, nükleer enerjiye büyük ölçüde bel bağlamış durumda. Bu santrallerin faaliyeti için gereken uranyumun %19’unu Nijer’den temin ediyor. Fransa’nın enerji ihtiyacına yapılan bu büyük katkıya rağmen Nijer’in vatandaşlarının yalnızca %14.3’ünün elektriğe erişimi var, o da dayanıksız bir şebeke üzerinden dağıtılabiliyor. Bu şiddetli zıtlık bizlere olan eşitsizliği ve Afrika kıtasındaki yağmacı yabancı güçlerin süregelen sömürüsünü işaret ediyor. Fransafrika’nın Mirası Fransafrika Afrika’nın doğal kaynaklarından kâr elde etmek için tasarladığı sömürücü […]
Okuyacağınız röportaj 2002 Aralık ayı 31 sayılı Cogito Dergisi’nde, “Entelektüeller Gerekli mi?” başlıklı yazının ilk bölümüdür. İlgili metni internet ortamında yer alan ve henüz çok erken bir vakitte (2003) yılında Ekşi Sözlük’e yükleyerek inanması güç bir iş yapan “hemingway” isimli sözlük yazarının mesajından alıyoruz. Bu metni almanın başka yolları var mıydı? Elbette. İlgili sayı hem ‘pdf’ olarak, hem de matbu olarak elimizde. PDF formatından siteye yazı aktarırken oluşan hatalardan dolayı bu yolu tercih ettik ve bu derinlikli söyleşiyi ikiye böldük. Söyleşinin eşsizliği Türk edebiyatının en ‘velût’ kalemlerinden birisi olan, hisleri kuvvetli ve kavrayışı yüksek Enis Batur’un; Türk solunun en deli, sezgisel gücü yüksek, özgün ve şüphesiz en cesur kalemlerinden birisi olan Yalçın Küçük’ü sorguluyor oluşu. Söyleşi içinde Doğan Avcıoğlu, Yalçın Küçük’in bilime ve tarihe bakışı, Türk aydınıyla olan kavgalı ilişkisi ve aslında hayatının kendisi var… Okurken kafanızın açılacağına eminiz. İyi okumalar dileriz. enis batur soruyor, yalçın küçük cevaplıyor! enis […]
Bu yazı ihtiyacı, temel literatürün derlenmesiyle birlikte sosyal medyada çıkan “İttihatçılık” kavramını devlet dairesi içinde görenlerin yanılsamaları üzerine gereği oluşturulmuştur. Katkı için Batur Kılıç’a teşekkür ederim. Erol Şadi Erdinç, ‘‘İttihatçılık evvela ruhtur.’’ demişti. O ruh bugün çeşitli siyasal akımların içinden yeniden zuhur ediyor. Ak Parti Türkiye’si açısından bir başlangıç noktası koymak zor olsa da 2.Abdülhamid’in gerçek dışı anlatımı ve yoğun propagandası ile Erdoğan ve Abdülhamid benzeşimi kurulmasının gençler üzerinde bir tepkisellik olarak İttihatçı ivme oluşturduğunu söyleyebiliriz. Siyasal olarak Emperyalist Türkiye arayan veya kendi siyasal liginde bölgesel hakimiyet arayan Ak Parti’nin bir aparatı olarak Enver Paşa figürü etrafında bir hayal kurulmaktadır. Bir başka örnek ise Milliyetçi Hareket Partisi içinde siyaset yapan daha sonraları İyi Parti içinde bulunan seküler milliyetçi grup da ittihatçı figür ve söylemleri kullanmıştır. 2018-2023 seçimleri döneminde ise İyi Parti, İTC’nin tarihsel sloganlarını kullanmayı sürdürmüştür. ‘‘Talat Paşa’’ figürü ise (kendisinin sivil, düşük memuriyetten sadrazamlık sürecine kadar) sol, sosyalist siyaset […]
Türkiye devrimci hareketinin liderlerinden Mihri Belli bir çok insanıyla dost olduğum bir sosyalist örgüt hakkında konuşurken “Türk düşmanları bir araya gelmiş, örgüt kurmuşlar” diye şaka ediyordu. Mihri Belli, şakanın altındaki gerçeği sevecen şekilde ve gülerek ifade ediyordu. Sosyalist solda Türkofobi o yıllarda (1980’li yılların sonları) bugünkü gibi etkili değildi. Bugün Türkiye solunda Dev Yol ve Dev Sol geleneği bile rahatlıkla şovenist ilan edilebilmektedir. Sadece anti-emperyalizm ifadesinden bile “şovenizmin keskin kokusu”nu alan çoktur. Kurtuluş Savaşı’nı emperyalizme karşı mücadele yerine soykırımlar ve katliamlar manzumesi mi görüyorsunuz? “Kahrolsun İstibdad Yaşasın Hürriyet!” ifadesi sizde de hemen Ermeni katliamını çağrıştırıyor mu? Siz de ABD emperyalizminin Ortadoğu’da işlediği suçlara dikkat çekilmesinin altında hemen ezen ulus şovenizmi keşfediyor musunuz? Türk kimliği size Nazımlar, Denizler ve Mahirler yerine vatan haini Bahçelileri, Çakıcıları mi hatırlatıyor? Türkofobi ifadesini, sorulara olumlu yanıt veren Türkiyeli sosyalistler için kullanıyorum. İsterseniz “Türk düşmanlığı” ya da “Türk alerjisi” de diyebilirseniz. 1980’den bu yana Türkiye solunda bambaşka […]