Home / Yazılar / Konu İmamoğlu’ndan fazlası: Türkiye Rusya mı olacak, İran mı?

Konu İmamoğlu’ndan fazlası: Türkiye Rusya mı olacak, İran mı?

Türkiye o kadar uzun yıllardır bir dönüşüm içinde ki, içerideki en büyük tartışmalardan birisi Türkiye’nin hangi ülkeye benzeyeceğiydi. Hatta bu tartışmalar daha çok seküler kesimler için bir korku meselesiydi… Türkiye’nin İran’a dönüşeceğinden korkuyorlardı. Bir otoriterleşme eğilimi hissediliyordu fakat bunun nereye doğru olacağı kestirilemiyordu… 19 Mart’ta Ekrem İmamoğlu’na karşı girişilen siyasi operasyonla geçmişte düşündüğüm fakat artık ikna olduğum şeyi açıklamamda bir sakınca görmüyorum. Türkiye İran’a benzemiyor fakat gitgide Rusya’ya benziyor. Henüz Rusya olmadık fakat olabiliriz, tehlike kapıda.

PUTİN’İN YAŞAYAN ESASLI BİR RAKİBİ VAR MI?

Merkezinde devletin olduğu ve devletin sürekli güç topladığı, devletin yüce çıkarlarının halkın çıkarlarından üstün sayıldığı, demokrasinin bir teferruata dönüştüğü bir rejim bu. Rusya’nın uzun uzun hikâyesini anlatmayacağım fakat Putin’in yaşayan ve ona karşı savaşan güçlü bir muhalif rakibi var mı? Yok. Ya ülkeyi terk ettiler, ya cezaevindeler ya da belirli (!) nedenlerle öldüler… En son sivrilen ve her türlü eşitsizliğe karşı 2015’de düzenlenen Moskova Belediye Başkanlığı seçimlerinde yüzde 27 gibi oldukça yüksek bir oy alan Aleksey Navalni tutuklu bulunduğu Rusya’nın kutup bölgesine yakın bir cezaevinde kalp krizinden öldü… Tesadüf deyip geçelim. Mihail Hodorkosvski’yi hatırlıyor musunuz? Putin’in en esaslı muhaliflerinden birisiydi, üstelik çok zengindi… Putin’in karşısında güçlü bir rakip olduğu için 10 yıl hapisle cezalandırıldı, sonra Putin tarafından affedilip İngiltere’ye yerleşti. Şu an bir siyasi mülteci…

Rusya’da seçimler var ama özgür değil, medya devletin kontrolünde, sivil toplum kuruluşlarının çoğu da öyle. Sermaye tümüyle devlete yaslanmak zorunda, yoksa yaşama şansı verilmiyor.

DEĞİŞİM OLMADAN REKABET

Putin’in en yakın isimlerinden ve devlet içinde birçok görev almış Vyacheslav Volodin’in özellikle Putin’in üçüncü başkanlık dönemi olan 2012-2018 dönemi arasında ortaya attığı bir kavram var. İngilizcesi şöyle, “competition without change” Peki bu ne demek? Yani değişim olmadan rekabet. Putin ve üst düzey hiçbir Rus devlet yöneticisine, düzene ve sisteme karşı güç toplamıyor, ona saldırmıyorsan çizilen sınırlar içinde istediğini yapabilirsin. Bu bir çocuk için inşa edilmiş oyun parkına benziyor. Ebeveyn ise Rus devleti ve Putin… Sınırları aşarsan yazının başındaki üç ihtimal başına gelebilir: sürgün, cezaevi ve ölüm… Sosyal bilimcilere göre Rusya ‘hegemonik seçimli otoriter rejim’. Yani aslında ‘tam otoriter’ rejim. Bu rejimlerde sandıkla herhangi bir değişim olması mümkün değil.

Özetlersek Rusya’da;

1-Seçimler var ama anlamı yok

2-Sivil toplum var ama çoğu devlete ait

3-Bağımsız medya çok çok sınırlı

4-Devletle bağı olmayan özel sektör yaşayamıyor

5-Politik düzen tümüyle simülasyondan ibaret

TÜRKİYE: REKABETÇİ OTORİTERLİK

Türkiye’de buraya doğru götürülmek isteniyor. Türkiye uzun süredir sosyal bilimciler tarafından, ‘rekabetçi otoriter’ rejimler sınıfında bulunuyor. Rekabetçi otoriter sistemde, seçimler adil bir yarış içinde geçmeyebilir, medya baskı altında olabilir fakat sivil toplum tümüyle bastırılamamış ve muhalefetin popüler adaylarına doğrudan siyasi ceza verilemezdi… 19 Mart sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın en büyük siyasi rakibi olan ve Cumburbaşkanlığı adaylığını açıklayan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ‘örgüt lideri’ olarak yargılanıyor…

TAM OTORİTERLİĞE DOĞRU

İmamoğlu aday olmaya kalktığından beri 30 yıllık diploması bile tartışmalı bir şekilde iptal edildi… Tam otoriter rejim olma yolunda ilerliyoruz. Bu arada Türkiye 142 ülke arasında hukukun üstünlüğü konusunda 117’inci sırada. Üstelik hükümet yetkilerinin sınırlanması ve denetlenmesi açısından 142 ülke arasında Türkiye 135’inci sırada, temel haklar açısından 142 ülke arasında 133’üncü sırada, adli yargılama açısından yine 142 ülke arasında 122’inci, ceza yargılaması açısından 107’inci sıradayız. Hiçbir şeyden anlamıyorsanız, bu tabloya bakarak yerimizi görebilirsiniz…

ZARLAR HİLELİ

İmamoğlu aday olmasa, diploması duruyor ve muhtemelen belediyenin başında kalıyor olacaktı… Hiç lafı eğip bükmeye gerek yok. Bu son söylediğime itiraz eden AKP’liler dahi içlerinden gerçeği biliyorlar, yüzde yüz eminim. Bana bu tartışmalarda en komiği ise şu geliyor… Diyorlar ki, “kardeşim temizse yargılansın çıksın…” İyi de mesele bu ya herkes biliyor ki zarlar hileli. Hileli zarla oyun adil değildir, yüzde 1 kazanma ihtimali olan bir oyunu kimse oynamak istemez. Türkiye’de kurulan oyun budur.

TARİHİ VİRAJ

19 Mart bu nedenle bizi Rusya olma yolunda götüren en büyük adımlardan birisiydi… Her şey bitmedi fakat tehlikeli bir tarihi virajdayız, böyle değilmiş gibi davrananlara karşı da notumu düşmüş olayım.

Not: Bir sonraki yazıda Rusya olmamızın önündeki engelleri ve Türkiye’nin Rusya’dan farklarını yazacağım.

 

*İlgili yazı 26 Mayıs 2025 tarihinde noktagazetesi.com.tr’de yayınlandı.

 

 

Etiketlendi: