Hararet devrimci bir dostluk kulübü olarak yaşamını sürdürüyor.
Peki ama Hararetçiler ne yapıyor? Şu sıralar ne okuyor? “Ne okuyoruz” serisinde Hararetçiler şu sıra neler okuduğunu anlatıyor.
Batur Kılıç –“Ne okuyoruz?” #3
En büyük şansım, Kocaeli’de bir fabrikada çalışan işçi bir babanın çocuğu olmaktı.
Babam, bugün çetelerin eline geçmiş olan Lastik-İş’e üye bir DİSK’liydi. “Devrimci” kelimesini ilk kez ondan, yani sendikadan öğrendim. Ne romantik ağabeylerden, ne de kitap sayfalarından… Bana daha rahat bir hayat yaşama imkânı sağlayan, emeğin örgütlü gücüydü devrimciliği öğreten.
Beni ben yapan şeyin, o sendikal köklerden gelen bağ olduğunu anlamam zaman aldı; gidip geri geldiğimde fark ettim. Bugünlerde yeniden elime aldığım Yalçın Küçük’ün Türkiye Üzerine Tezleri, bu anılarımı canlandırıyor. Lise yıllarında okuduğum Toplumsal Kurtuluş dergisi, Aydın Üzerine Tezler, Kürtler Üzerine Tezler gibi kitaplar nasıl bir iz bıraktıysa, Türkiye Üzerine Tezler de memleketin geçmişine ve geleceğine dair birçok soruyu yeniden sormama vesile oldu.
Yalçın Küçük, gerçekten bir “know-how” üstadı. Bilim insanı kimliği ile sosyalist devrimci kimliğini ayrı değerlendiremiyorum. Bugüne kadar siyasete dair elde ettiğim perspektifin temelini onun metinleriyle inşa ettiğimi daha iyi anlıyorum. “Kavgalı bir dünya burası” der; kavgalı dünyada tarafların kaçınılmaz olduğunu vurgular. Yalçın Küçük, bu kavgalı dünyada tansiyonu yükseltme görevini kendinde görür; aslında sosyalist devrimci öz de tam da bu değil midir?
Türkiye Üzerine Tezler’de Cumhuriyet’in kuruluş dönemi ve Kemalist iktidarın sınıfsal kökenleri, tarihsel anlatılarla desteklenen önemli tezlerle inceleniyor. Bu tezleri değerlendirecek birikime sahip değilim. Ancak Yalçın Küçük’ü okurken farklı bir yere bakmakta sizi zorlaması ve bunu kışkırtıcı bir şekilde söylemesi, sosyalist devrimci geleneğin tam da doğasında var.
Zihnimizi toparlayabildikçe okuyoruz. Bu tansiyon yükseldikçe aklımızı mukayyet olmamız gerekiyor.





