Bir ruhu geri çağırmak (İttihatçılık, Devrimcilik ve Kanzilik)                                                            

Bu yazı ihtiyacı, temel literatürün derlenmesiyle birlikte sosyal medyada çıkan “İttihatçılık” kavramını devlet dairesi içinde görenlerin yanılsamaları üzerine gereği oluşturulmuştur.  Katkı için Batur Kılıç’a teşekkür ederim. Erol Şadi Erdinç, ‘‘İttihatçılık evvela ruhtur.’’ demişti. O ruh bugün çeşitli siyasal akımların içinden yeniden zuhur ediyor. Ak Parti Türkiye’si açısından bir başlangıç noktası koymak zor olsa da 2.Abdülhamid’in gerçek dışı anlatımı ve yoğun propagandası ile Erdoğan ve Abdülhamid benzeşimi kurulmasının gençler üzerinde bir tepkisellik olarak İttihatçı ivme oluşturduğunu söyleyebiliriz. Siyasal olarak Emperyalist Türkiye arayan veya kendi siyasal liginde bölgesel hakimiyet arayan Ak Parti’nin bir aparatı olarak Enver Paşa figürü etrafında bir hayal kurulmaktadır. Bir başka örnek ise Milliyetçi Hareket Partisi içinde siyaset yapan daha sonraları İyi Parti içinde bulunan seküler milliyetçi grup da ittihatçı figür ve söylemleri kullanmıştır. 2018-2023 seçimleri döneminde ise İyi Parti, İTC’nin tarihsel sloganlarını kullanmayı sürdürmüştür. ‘‘Talat Paşa’’ figürü ise (kendisinin sivil, düşük memuriyetten sadrazamlık sürecine kadar) sol, sosyalist siyaset […]

Bir ruhu geri çağırmak (İttihatçılık, Devrimcilik ve Kanzilik)                                                            

Bu yazı ihtiyacı, temel literatürün derlenmesiyle birlikte sosyal medyada çıkan “İttihatçılık” kavramını devlet dairesi içinde görenlerin yanılsamaları üzerine gereği oluşturulmuştur.  Katkı için Batur Kılıç’a teşekkür ederim.



Erol Şadi Erdinç, ‘‘İttihatçılık evvela ruhtur.’’ demişti. O ruh bugün çeşitli siyasal akımların içinden yeniden zuhur ediyor. Ak Parti Türkiye’si açısından bir başlangıç noktası koymak zor olsa da 2.Abdülhamid’in gerçek dışı anlatımı ve yoğun propagandası ile Erdoğan ve Abdülhamid benzeşimi kurulmasının gençler üzerinde bir tepkisellik olarak İttihatçı ivme oluşturduğunu söyleyebiliriz. Siyasal olarak Emperyalist Türkiye arayan veya kendi siyasal liginde bölgesel hakimiyet arayan Ak Parti’nin bir aparatı olarak Enver Paşa figürü etrafında bir hayal kurulmaktadır. Bir başka örnek ise Milliyetçi Hareket Partisi içinde siyaset yapan daha sonraları İyi Parti içinde bulunan seküler milliyetçi grup da ittihatçı figür ve söylemleri kullanmıştır. 2018-2023 seçimleri döneminde ise İyi Parti, İTC’nin tarihsel sloganlarını kullanmayı sürdürmüştür. ‘‘Talat Paşa’’ figürü ise (kendisinin sivil, düşük memuriyetten sadrazamlık sürecine kadar) sol, sosyalist siyaset içinde ise ilgi çekmektedir.[1] Günümüzde Vatan Partisi içerisinde veya geçmiş dönemlerde bu siyasetle bağlantı kurmuş kişilerle birlikte Yalçın Küçük-Doğan Avcıoğlu ekolü kapsamında yürüyen-etkilenen sol- sosyalist gruplar da geçmiş ruha saygı ve özlem barındırmaktadır.

İttihatçılığın popülerleşmesi noktasında 2013 sonrası “Gezi Eylemleri”nin bir milat alınmasının yanlış olmayacağı düşüncesindeyiz.

Tüm zihin kırılmalarının bir sonucu olarak görülmesi gereken tarihsel bağlam olarak şudur ki modernleşme veya batılılaşma diye adlandırılan sürecin bir sonucu olarak yeniden eskiye dönme gereği duymaktayız. Günümüzde Jöntürk-Yeni Osmanlı ile İttihatçı kavramları aynı daire içinde olsalar bile yöntem ve siyasal fikir-siyasal yöntem olarak birbirlerinden farklıdır.[2] Buna rağmen günümüzde bir bütünlük içinde olduğu düşünülmektedir. Oysa yukarıda bahsedildiği gibi çeşitli fikirleri ve yöntemleri içerisinde barındıran siyasal cemiyetin bir örgüte dönüşme sürecinde geçmiş ile bağı, kişiler üzerinden gelmektedir ve zamanla yeni figürler ile birlikte anlam değişimine uğramıştır. Bir ön koşul olarak Fransız Devrimi ilkelerine her zaman bağlı olmakla birlikte kişilerin (Namık Kemal,Ahmet Rıza, Prens Sabahattin, Mizancı Murat, Talat Paşa,Cemal Paşa, Enver Paşa)  devletin nasıl kurtulacağına dair edindikleri misyon farklılaşmaktadır.

İttihat ve Terakki kadroları Osmanlı’dan Cumhuriyet’e dönüşüm sürecinde önemli roller oynatır ve günümüzde yaşanan çeşitli problemlerin kökeni yine o dönem içerisinde aranmaktadır. Problemlerin kaynağı aranırken çözümler de yine o dönem içinde aranmaktadır.  Problemler ve çözümleriyle birlikte ittihatçılık vurgusu, cumhuriyet tarihi boyunca çeşitli anlamlara gelmektedir. Bazen hürriyet kahramanları (1908 yılları), bazen vatanı felakete sürükleyenler (Birinci Dünya Savaşı sonrası) bazen Mustafa Kemal’i yerinden indirmek isteyen komplocu hareket (İzmir Suikastı davası).

Siyasal olarak ittihatçıların itibarını yeniden kazanma dönemi Demokrat Parti ve sonrasına tekabül etse de 1990 sonrası liberal tezler ile birlikte yeniden olumsuz anlam kazanmaya başlamıştır. Ergenekon süreciyle birlikte ‘ergenekon’ ve ‘darbeci’ kelimelerinin eşdeğer anlam kazanmasıyla yaşanan zihin kirlenmesi, Ak Parti’nin siyasal dönüşümüyle birlikte yeniden zihin kırılmalarına sebep olmuştur. Bölgesel güç olma arzusu taşıyan ve aynı zamanda son dönem İTC lideri olan Enver Paşa figürünü parlatılmaktadır. Tersinden ise Türkiye tarihinde pek bilinmeyen özellikleri[3] taşıyan II.Abdülhamid’in ismi ile özdeşleşen (Erdoğan için fikirsel kökler Necip Fazıl’ın Ulu Hakan eseridir) yaygınlaşan Erdoğan figürüne karşı getirilen tepkiselliğin bir sonucudur. Abdülhamid varlığı aynı zamanda karşıtı da hatırlatmaktadır.

İttihatçılık Şiarı ve Örgütü nedir?
İttihatçılık fikrine göre, kendini vatanın kurtarıcısı olarak gören politik etik açısından kendi doğrusu dışında, ülkeyi kurtarma iradesi dışında kalan tüm davranışlar hıyanet ölçüsündedir. Bu şiar uğrunda her türlü siyasal organizasyonla ittifak yapılabilir. Padişaha bağlı olduğu düşünülen gazeteciler, memurlar, askerler öldürülebilir.  İttihatçılık olarak tabir edilen yöntem, Osmanlı coğrafyası içinde faaliyet yürüten ve günümüzde devrimci (kendi zamanı içinde Fedai veya Komitacı) örgütlerden etkilenen bir yapılanmadır. İttihatçılığın şiarı içinde yer alan ve onun bir ucu olan fedailik(eylem adamlığı), teorik düşünceden ziyade pratik içindedir. Fedailik kavramı içinde ise belirli ilkeler bulunmaktadır. Namuslu olmak, şahsi menfaat beklemeden çalışmak, verilen görevi yapmama halinde ölüm cezasını baştan kabul etmek gibi. İttihatçı, herhangi bir sosyal-dini grup üyesi olabilir. İttihatçı portreler incelendiğinde Bektaşi veya Nakşibendi olanlar arasında Masonluk faaliyeti yürütüldüğü de görülebilir. Günümüz tabiriyle bir yatay örgütlenmedir. Kişisel ve siyasal bağlantıların nasıl idare edileceği sorusuna ittihatçılık şiarı doğrultusunda karar verilmektedir. Yine ittihatçı profiller incelendiğinde gizlilik durumu içinde yaratılan heyecan tutkusu, devrimci çizgi içinde olan kişilerin temel motivasyon kaynaklarından biridir. Cemal Paşa daha 1904 yılında binbaşı rütbesindeyken ailesine yazdığı mektupta ‘‘öyle bir sevdaya tutuldum ki uğruna hepinizi feda edebilirim’’ demektedir.  Davanın dostları ve düşmanları vardır.1907 yılında Hınçaklarla yapılan ittifak sonucunda Erzurum ve Kars bölgelerinde İTC yayınları ve büro faaliyeti yürütülebilmektedir. Osmanlı coğrafyası içinde silah nakliyatı yine bu örgütlerin aracılığı ile yapılabilmektedir. Kanun-u Esasi’nin uygulanması için mücadele birliği yapılabilmektedir.  Aslında İttihatçılık bir davranış biçimidir. [4] 31 Mart Ayaklanması olduğunda ittihatçı figürlerin İstanbul’dan kaçmak için Taşnak bürolarına ve bağlantılarına sığındığını görürüz. Ve isyanı bastırmak için Balkan komitacılarından ve Ermeni devrimci örgütlerinden yardım aldığını görürüz. Meşrutiyet fikri o dönem Osmanlı sınırları içinde yaşayan tüm siyasal örgütler tarafından korunması gereken mukaddes amaçtır. Bir davranış biçimi olarak İttihatçılığın izini yakın ülke tarihinde görebilmekteyiz.

Devrimcilik: 1968-İttihatçı Kuşak ve Fraksiyonlar
Fraksiyon, bozulmuş bütünün parçaları anlamına gelmektedir
. İttihatçı hareket kendi içerisinde daha yaşadığı zaman içerisinde bölünmüştür. Bir ucu Hürriyet ve İtilaf Fırkası, Teceddüt Fırkası, Cumhuriyet Halk Fırkasına kadar giden zaman diliminde bir kısım ittihatçılar çok partili sürece girerken Demokrat Parti etrafında yeniden birleşmişlerdir. Ancak 1960 yılından itibaren İttihatçı ruh yeniden ortaya çıkmış ve çeşitli siyasal ideolojiler aracılığıyla fraksiyonlara bölünmüştür.
İttihatçı ruhun tekrar ise 1961-1971 yılları arasında halkın çıkarlarını savunmak, milli petrol, bağımsız Türkiye, Kuva-yı Milliyecilik, Amerikan uşaklarının devleti yönettiği fikri, anayasayı savunmak gibi başlıklarda bir feda kültürü içinde zuhur etmiştir. Yöntem olarak erken yıllarda anayasayı savunma hareketi olarak çıkan gençlik hareketi zaman içinde Marksist düşüncelere aralık kazanmıştır. Bir benzeşim olarak bakıldığında ise bazen üniversite çevresinde ‘gericiler’le kavga ederken bazen anayasa savunma uğruna devletin kolluk kuvvetleriyle çatışmıştır. Bu dönemin kuşağı ve öncüleri Filistin kamplarında, ülkenin dağlarında askerle çatışırken ölmeyi tercih etmiştir. Kendinden yıllar evvel muzır faaliyette bulunan ittihatçılar gibi yeniden köylüler tarafından devlete jurnallenmiştir. Yeni kuşak, eski kuşaktan farklı olarak dünyayı değiştirme arzusuna daha fazla sahiptir. Yeni kuşağın düşmanı Amerika ve ona bağlı devletlerdir. Eski kuşakta ise İngiltere ve Devrim öncesi Rusya Çarlığıdır. Yeni kuşak sosyalist düşünceye bir kalkınma modeli olarak bakmaktadır. Eski kuşak ülkeyi kurtarma gayesi gütmektedir. Bu nedenle nasıl kalkınma yolu izleneceği konusunda her türlü fikre açıktır. ‘Yeni Kuşak’a göre 1908 ile başlayan siyasal süreç 1923 yılından sonra toplumsal devrimler yoluna girdi. 1945 sonrası yaşanan dünyadaki ve ülkedeki değişimler  ise sosyalizmin dünyada yükselen prestij olduğunun bir kanıtıydı ve yeni bir düzen arayışını getirdi. Bu süreç 1971 yılından sonra ise Marksist-Leninist düşüncenin çeşitli yelpazelerinden etkilenerek sol fraksiyonların kendi içinde çatışması veya bazen faşist işgal mücadelesi olarak adlandırılan sokak çatışmalarıyla birlikte 1980 askeri darbesiyle birlikte yeni sürece girdi. Bu süreç Türkiye’de sol hareketin ezilmesi ve Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla birlikte Dünyadaki liberal tezlerin (Yeni Dünya Düzeni, Real Sosyalizmin İflası, Sivilleşme) gibi sloganlar etrafında yeni sol kavramı oluştu. Sivilleşme kavramıyla birlikte geçmişin ittihatçı hareketleriyle hesaplaşma süreci Ergenekon-Balyoz Davaları sürecinde zirve noktaya ulaşmıştı. Demokratikleşme veya ‘‘Türkiye bağırsaklarını temizliyor’’ şeklinde tanımlanan süreçte ülke yeniden zihin kırılmalarına neden oldu[5]. Günümüzde Fetö olarak tanımlanan örgüt o dönem siyasal iktidarın meşru ortağıydı. Devlet kariyerinde hızlıca yükselmek isteyen hırslı arkadaşların temel motivasyonları onların dokunulmazlığı alıyordu.[6] Yazılı medyadan görsel medyaya geçiş ardından gelen sosyal medya deneyimi yeni bir sürecin başlangıcı oldu.  İttihatçılık yeniden farklı anlam kazanan bir sürecin yansıması sosyal medyada kendini gösterdi.

Sosyal Medya Ruhu Olarak Kanzilik (Kullanışlı Aptallar)[7]

Adını sonradan çeşitli vesileler nedeniyle kanzilik olarak adlandırılan (aslında kullanışlı aptallar) kendini ittihatçı olarak tanımlayan ve politik olmaktan ziyade güçlü devlet algısına kapılmış yeni bir kuşağın başlangıç görünürde başlangıç öyküsünü oluşturuyor. Bu kuşak kendisini “zulme karşı mukavemet” sloganından Esat Oktay Yıldıran’ın editlerini paylaşmaya giden yolda buldu. Amerikalı cumhuriyetçilerden fazlasıyla etkilenen bu düşünme tarzı mağdurlardan ziyade zalimlerin asıl mağdur olduğunu temel bir tez olarak karşımıza çıkarıyor. Sosyal medya algoritması aracılığıyla öne çıkan marjinal görüşler veya davranışlar bu kişilerdeki tepkisel görüşleri daha da pekiştiriyor

Özellikle Kürt siyasi hareketine yönelik kara propaganda ve Erdoğan rejiminin militarist propagandası “devlet için her türlü” şeyin yapabileceği fikrini bu gençlerde normalleştirdi. Önlerinde siyaset nasıl yapılır örnekleri yerini devlet nasıl kamusal alanda gücünü göstermesine döndü.

Bu genç arkadaşlar politik tutarsızlıklarını Kırım işgali, Güney Azerbaycan ve Doğu Türkistan meselelerinde gösterdiler.

Bu tutarlılıktan uzak güncel meselelere “doğru” çözümleri arayan ve editlerin insan üstünde yarattığı duygulardan etkilenen kişileri de tartışmaların içine çekmek büyük önem arz etmektedir. Temelde gerçeğin bükülmesine neden olan siyasal editler üzerinden duygusal coşkunun doğru analizi için hakikat kavgası güden siyasal kümelere görev düşmektedir.
Bu tartışmaların sağlıklı ve tutarlı parçası olabilmek için mevcut siyasi atmosferdeki kutuplaşmalardan kaçmanın yollarını geliştirmek gerekiyor.

Daha fazla tarih anlatmak gerekiyor, farklı kutupları daha fazla bir ara getirmek gerekiyor.

2023 seçimleri ile 2024 seçimleri arasında genç kuşak özelinde radikal söylemlerin ilgi çektiğini için Zafer Partisi ile Türkiye İşçi Partisi arasında siyasal eğilimler göstermektedir. İlginç olan bu durumun geçmiş dönemlerde benzer örnekleri de vardır. Ortadoğu coğrafyasında İŞİD propagandası yapanlar veya katılan örgüt üyelerinin temel motivasyonları çeşitliliği birbirine benzemektir. Sonuç olarak hakikat ile güç arasındaki ilişkide kullanışlı aptal olmak yerine temel ilişkileri incelemek, geçmişte yapılan zamanın ruhu veya değişimin ruhuna bakmak en önemli tavsiye olabilir.

 

Yazar: Burak Demir

Meraklısı için İttihat ve Terakki, Yeni Osmanlılar Üzerine Kitap Önerileri:

Feroz Ahmad, İttihat ve Terakki 1908-1914, Kaynak Yayınları.

Burak Aslanmirza,  İttihat ve Terakki Cemiyetinin Kızık Konak Evrakı, Tarih Vakfı
Kazım Karabekir, İttihat ve Terakki Cemiyeti, Yapı Kredi Yayınları,
Leskovikli Mehmet Rauf, İttihat ve Terakki Ne İdi, Arba Yayınları
Noémı Lévy-Aksu & Françoıs Georgeon, Osmanlı İmparatorluğu ve Jön Türk Devrimi, Timaş Yayınları
Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler, İttihat ve Terakki, Bir Çağın, Bir Kuşağın Bir Partinin Tarihi, İletişim Yayınları
Şerif Mardin, Jöntürklerin Siyasi Fikirleri (1895-1908) , İletişim Yayınları

Şerif Mardin , Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu, İletişim Yayınları
Yuriy.Aşatoviç Petrosyan, Sosyalist Açıdan Jöntürk Hareketi, Yordam Yayınları
Zafer Toprak,  İttihat Terakki ve Devletçilik, Tarih Vakfı Yurt Yayınları

 

[1] Bu alanda Tevfik Çavdar’ın Talat Paşa kitabı etkili olduğunu düşünebilir. Ancak sol açısından bir kırılma noktası da 2013 Gezi Eylemleri sonrası sosyalist sol içinde yaşanan kırılmalar, ardılı süreç olarak gelen akademisyen ihraçlarıyla birlikte öğrenci hareketliliği içinde ‘’ Kahrolsun İstibdat Yaşasın Hürriyet’’ sloganının yeniden gündem olmasıdır.

[2] Ayrıntılı bilgi için Şerif Mardin’in Jöntürklerin Siyasi Fikirleri (1895-1908) ve Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu kitaplarına bakılabilir.

[3] Fabrikalar ve Kız Okulları yanında Genelev ve Alkollü İçki Üretim Tesislerinin Ruhsatı yine II. Abdülhamid tarafından verilmiştir.

[4] Örneğin Cavit Bey savaşa girme yanlısı olmadığı için Birinci Dünya Savaşı’na giriş kararında  haberdar edilmemiştir. Savaş ilan edilince de kabineden istifa ederek ayrılmıştır. Bahriye Nazırı Cemal Paşa vatanın bu derece tehlikeli durumunda yeniden görev kabul etmesini bir mektupla kendisine bildirir. Cavit Bey’in bu mektuba yanıtından: “ilk sözümü söylediğim gün son kararımı da vermiş idim. Kendilerine arkadaşlar tarafından özel bir görev verilmiş olmayanların hazırladıkları oldu bittiği kabul etmeyi “lttihatçılık Şiarı”ndan saymayışıma elbette müsaade edersiniz.
İttihatçılık Şiarı ile ilgili Tarın Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler, İttihat ve Terakki, Bir Çağın, Bir Kuşağın Bir Partinin Tarihi adlı kitaba bakılabilir.

[5] İlgili haber Ergenekon süreci için kim ne dedi? https://www.sozcu.com.tr/ergenekon-icin-kim-ne-demisti-wp1195230 22.05.2024

[7]    Useful idiot olarak literatürde geçen kavram soğuk savaş döneminde  sosyalist propaganda etkilenen çeşitli siyasal kümeler için kullanılmıştır. Bir davanın amaçlarını bilmeden propagandasını yapan siyasal kümeler için kullanılmıştır. İttihatçılık gayesi propagandası güdenler aslında siyasal olarak kullanışlı aptaldır. Çünkü fikrin ve ruhun gayesi bilmemektir. Özetle kanzilik eşittir kullanışlı aptal…

Benzer Yazılar

“Faşizm, sürecimizi bir kez daha raydan çıkarmaya çalışacak.” – Carlos Ron ile mülakat (İkinci Bölüm)

Forum 1 saat önce

Çok kutupluluk, enternasyonalizm ve Venezuela seçimleri: Carlos Ron ile mülakat (İkinci Bölüm) Carlos Ron, Kuzey Amerika’dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı ve dünya halkları arasında barış ve dayanışmayı teşvik eden Venezuela Simón Bolívar Enstitüsünü yönetiyor. Bu mülakatın birinci bölümünde Ron, ABD’nin Monroe Doktrininin Venezuela’ya karşı hükümeti devirmek amacıyla uygulandığını savunmuştu. Ayrıca, son on yıllarda ortaya çıkan emperyalist saldırganlığın özellikle agresif bir fazı olan “hiper-emperyalizmden” söz etmişti. Mülakatın ikinci bölümünde Ron, çok taraflılığın ve yaklaşan devlet başkanlığı seçimine yönelik beklentilerini ele alıyor. Ayrıca Bolivarcı Süreç açısından ülkenin önündeki zorlukları da ele alıyor. yüzyılın ilk on yılında, Latin Amerika entegrasyonuna doğru geniş çaplı bir hareketin ortaya çıktığına şahit olduk. Bu hareket şu anda daha az güçlü. Fakat, ABD emperyalizminin çöküşüyle karakterize olan yeni bağlamda, BRICS gibi çok kutupluluk teşebbüslerinin ortaya çıktığına da şahit olduk. Emperyalist çöküş —ve bu çöküşün teşvik ettiği şiddet— dünya çapında hissediliyor. Son on yılda tanık olduğumuz şey, bir yanda […]

Kanafani olağanüstü bir adamdı*-Tarık Ali’nin röportajı

Forum 7 gün önce

 RASHID KHALIDI THE NECK AND THE SWORD   Tariq Ali’nin Röportajı   Günümüzle, sadece şu anda Filistin’e karşı uygulanmakta olan dehşet anlamında değil, Filistin’in hala aktif durumda olan geçmişinin bir parçası olan günümüzle başlayalım. 1936-39’daki büyük Arap Ayaklanması’nın Anglo-Siyonistlerce acımasızca bastırılmasını 1948 Nakba’sı, 1967’deki Altı Gün Savaşı, 1982’de Ariel Sharon liderliğindeki Beyrut kuşatması, Sabra ve Şatilla katliamları, iki İntifada ve o zamandan beri İsrail’in aralıksız terör yağdırması izlemiştir. Ancak görünen o ki 7 Ekim sonrası soykırımı, bunların herhangi birinden daha büyük bir küresel etkiye sahip olmuştur.   Evet küresel çapta bir şeyler değişti. Bu tarihi olayların neden anlatıyı, bilhassa da toplumsal anlatıyı tamamen değiştirecek bir etkiye sahip olmadığından emin değilim. Sosyal medya gibi bu konularda spekülasyon yapmak istemiyorum. Ancak bu, bir neslin kendi cihazları üzerinden eş zamanlı olarak tanık olduğu ilk soykırım oldu. Sudan ya da Myanmar’da olduğu gibi; ABD, İngiltere ve Batılı güçlerin doğrudan katılımcı olduğu son zamanlardaki ilk […]

Bolivarcı Diplomasi, Monroe Doktrinine karşı: Carlos Ron ile mülakat (Birinci Bölüm)

Forum 3 hafta önce

Carlos Ron, Kuzey Amerika’dan sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı ve dünya halkları arasında barış ve dayanışmayı teşvik eden Venezuela Simón Bolívar Enstitüsünü yönetiyor. Bu mülakatın birinci bölümünde, Ron ile iki karşıt dünya görüşü olan Bolivarcılık ve Monroizm üzerine konuştuk. Ron, ABD’nin Monroe Doktrinini Venezuela’ya hükümeti devirmek amacıyla uyguladığını savunuyor. Mülakatın ikinci bölümünde ise yaklaşan başkanlık seçimi ve Bolivarcı sürece yönelik önümüzdeki zorluklar ele alınacak. 200 yılını dolduran Monroe Doktrini, tarihsel olarak ABD’nin Kuzey ve Güney Amerika’da hegemonya kurma hakkını kendisine atfettiği bir öğreti olarak bilinir. Buna karşılık, Bolivarcı Devrim’de “Bolivarcı Diplomasi”[1] olarak bilinen bir anlayış savunuluyor. Bu iki karşıt vizyonu açıklayabilir misiniz? Bu kıta 200 yıldan fazla bir süredir mücadele alanı. Monroe’nun o meşhur konuşmasından önce bile, ABD’nin tüm kıta üzerinde hakka sahip olduğu fikri mevcuttu. On üç koloni bağımsızlığını ilk kazananlar olmuş ve Avrupa’nın mutlakiyetçi monarşilerine kıyasla bir gelişme olarak kabul edilen bir cumhuriyet sistemi yaratmıştı. Bu nedenle, sistemlerini genişletmeye […]

0 Yorum

Rastgele