Post-Post-Kemalizm-Türkiye Çalışmalarında Yeni Arayışlar-İlker Aytürk-İletişim Yayınları

Post-Kemalizm kavramı, modern Türkiye analizinde tek parti dönemini ülkenin bütün temel problemlerinin “anası” olarak gören eleştirel yaklaşımı özetliyor. “Kemalizm”le tanımlanan bu deneyimi sorgulayarak aşmayı, demokratikleşmenin anahtarı olarak gören yönelimleri tanımlıyor. Post-post-Kemalist paradigma ise, “tek parti döneminin büyüsünün bozulmasını” sağlayan bu eleştirel birikimin, 2000’lerin seyri içinde “bir ortodoksinin yerine başka bir ortodoksiyi koyma” eğilimini doğurduğu tespitinden yola çıkıyor. Bu nedenle, eleştirinin eleştirisini yaparak bir adım daha atmayı öneriyor. 1908-1945 arası dönemine sıkışmadan, sonraki dönemlerin alt üst edici siyasal ve toplumsal gelişmelerinin hakkını veren; demokratikleşmenin ve otoriterliğin salt Kemalizm’e indirgenen sorunlarının başka kaynaklarına da mercek tutan bir analizin yolunu açmaya çalışıyor. Post-Post-Kemalizm, konuyu hem siyaset bilimi, kadın çalışmaları, dış politika ve tek parti dönemi çalışmaları bağlamında sosyal bilim disiplinleri açısından; hem liberal söylem, kültür politikası, laiklik, vesayet eleştirisi, İslâm ve siyasal partiler bağlamında tematik olarak ele alan makalelerden oluşuyor. İlker Aytürk ve Berk Esen’in derlediği kitaba Sencer Ayata, Tanıl Bora, Zana Çitak, […]

Post-Post-Kemalizm-Türkiye Çalışmalarında Yeni Arayışlar-İlker Aytürk-İletişim Yayınları

Post-Kemalizm kavramı, modern Türkiye analizinde tek parti dönemini ülkenin bütün temel problemlerinin “anası” olarak gören eleştirel yaklaşımı özetliyor. “Kemalizm”le tanımlanan bu deneyimi sorgulayarak aşmayı, demokratikleşmenin anahtarı olarak gören yönelimleri tanımlıyor.

Post-post-Kemalist paradigma ise, “tek parti döneminin büyüsünün bozulmasını” sağlayan bu eleştirel birikimin, 2000’lerin seyri içinde “bir ortodoksinin yerine başka bir ortodoksiyi koyma” eğilimini doğurduğu tespitinden yola çıkıyor. Bu nedenle, eleştirinin eleştirisini yaparak bir adım daha atmayı öneriyor. 1908-1945 arası dönemine sıkışmadan, sonraki dönemlerin alt üst edici siyasal ve toplumsal gelişmelerinin hakkını veren; demokratikleşmenin ve otoriterliğin salt Kemalizm’e indirgenen sorunlarının başka kaynaklarına da mercek tutan bir analizin yolunu açmaya çalışıyor.

Post-Post-Kemalizm, konuyu hem siyaset bilimi, kadın çalışmaları, dış politika ve tek parti dönemi çalışmaları bağlamında sosyal bilim disiplinleri açısından; hem liberal söylem, kültür politikası, laiklik, vesayet eleştirisi, İslâm ve siyasal partiler bağlamında tematik olarak ele alan makalelerden oluşuyor.

İlker Aytürk ve Berk Esen’in derlediği kitaba Sencer Ayata, Tanıl Bora, Zana Çitak, Ersin Kalaycıoğlu, Berrin Koyuncu-Lorasdağı, Yüksel Taşkın, İlhan Uzgel, Şebnem Yardımcı Geyikçi makaleleriyle katkıda bulundular.

 

Benzer Yazılar

Yasallık ve meşruluk engel mi, avantaj mı? -Batur Kılıç yazdı.

Forum 2 hafta önce

Yasallık ve meşruluk; bu iki kavram Türkiye’de en basit siyasi gündemi bile tartıştığımda kulağımda çınlar durur. Önemlidir çünkü bu iki kavram arasında gözettiğiniz denge dünyayı nasıl anlamlandırdığınızın sinyallerini de verir. Yasallık ve meşruluk kavramlarının zihnimde döndüğü anlarda Kral Macbeth’in şu sözleri aklıma gelir:  “Benim başıma meyvesiz bir taç oturttular, Elime kısır bir asa tutuşturdular.” Türkiye siyasetinde “iktidar” gördüğünüz her yere bu alıntıyı koyabilirsiniz, sırıtmaz.  Türkiye tarihini düşünün, yasalın meşru olmadığı, meşrunun yasal olmadığı binlerce an gözümüzün önüne gelebilir.  AKP iktidarında bu anlar o kadar çoktur ki bir halkın algılarını sakatlayarak en geniş anlamıyla demokratik yaşam zarar görmüştür, solculara, sosyalistlere “darbe anayasası değişmesin” dedirtmeyi başarmıştır. Erdoğan’ın kafasındaki meyvesiz taç memleketin geleceğini karartırken, kısır bir asa ise milyonlarca insanın algısını manipüle etti. Ülkenin geleceğinde ne olduğunu bilemez olduk. Yasallık ve meşruluğu tartıştığınız noktada anayasayı tartışırsınız, AKP’nin Türk halkının zihnine zerk etmeyi başardığı kuralsızlık ve tepkisellik en merkezinden en radikaline siyasete demokrasi adına […]

Doğan Avcıoğlu kimdir? Gökhan Atılgan anlattı

Forum 2 hafta önce

Doğan Avcıoğlu Kimdir? Gökhan Atılgan Doğan Avcıoğlu Ödülleri III, Eskişehir, 17 Kasım 2024 Doğan Avcıoğlu kimdir? Bir Kemalist mi, bir solcu mu, bir devrimci mi, bir sosyalist mi, bir Marksist mi? Doğan Avcıoğlu bir Kemalisttir. Türkiye sosyalist hareketinin efsanevi isimlerinden Sadun Aren’in söylediği gibi onun kuşağı açısından “Kemalist olmak, adam olmaktır. İnsan önce Kemalist olur, ondan sonra ne olacaksa olur.” Doğan Avcıoğlu için Kemalizm nehrin neşet ettiği “göze”dir. O, bu “göze”den gelmenin gururuyla yaşamıştır. Her Kemalist solcu olmak zorunda değildir. “Sağ Kemalizm” de vardır, “sağcı Kemalistler” de. Bu ilk yol ayrımı ülkeye verilecek yönün kapitalist mi yoksa kapitalizmden başka bir yol mu olacağıyla ilgilidir. Doğan Avcıoğlu açısından kapitalist tercih Türkiye’yi bir çıkmaza sürüklemiştir ve bu yolda ısrar etmek zamanda geriye doğru yolculuk anlamına gelecektir. İlk yol ayrımında Doğan Avcıoğlu sol taraftan ilerlemiştir. Her solcu devrimci olmak zorunda değildir. Devrimci olmayan, reformcu olan solcular da vardır. Doğan Avcıoğlu, magnum opus’u olan […]

Çeviri: Amerikan sosyalizmi sporda Avrupa kapitalizmini yeniyor*

Yayın 2 hafta önce

Soğuk Savaş’ta komünist ülkelerden kapitalist ülkelere kaçmak yaygın bir şeydi. Bugün ise sporda sosyalizm- hiç yoksa böylesi daha kârlı olduğu için- daha popüler olan seçenek halini alıyor olabilir. Bu ayın başlarında Avrupa Birliği’nin en yüksek mahkemesi geçmişte Fransa Milli Takımı forması giyen orta saha oyuncusu Lassana Diarra’nın, spordaki bazı transfer kurallarının AB yasalarını ihlal ettiğine yönelik iddiası lehine karar verdi. Bu hüküm bir dönüm noktası olmakla birlikte; kıtadaki en önde gelen 12 kulübün ayrılıp kurmak için başını çektiği, Amerikan tarzı kapalı bir turnuva olan Süper Lig’in önünü açmasından yalnızca birkaç ay sonra geliyor. Her ne kadar netice belli olmasa da, Avrupa’yı Amerika’nın spor usulüne yaklaştıran bir başka faktöre dönüşebilir. Burada ironik olan şey, ABD’nin iktisadi serbestlikten yana olma iddiası göz önünde bulundurulursa, Ulusal Futbol Ligi (NFL) ve Ulusal Basketbol Ligi (NBA) gibi en üst düzey spor müsabakalarının dengeleri en düşük performanslı katılımcılar lehine değiştirecek mekanizmalara sahip olması. Sosyal devletçiliğin beşiği […]

0 Yorum

Rastgele