Özgürlük ve Eşitlik – Özkan Bakioğlu

Özgürlük düzene muhaliftir, eşitlik ise düzene meyyal. Planlı ekonomi ile doğaçlama ekonomi arasındaki çatışmadan bahsediyorum. Biri diğerini dışlıyor, öteki de diğerini ama dikkatlice bakılırsa bunların birbirini sadece dışlamadıkları, aynı anda da  birbirlerine içkin olukları görülecektir; özgürlük olmadan eşitlik, eşitlik olmadan özgürlük olamıyor. Bunlar birbirini birbirlerinde olduran iki diyalektik karşıt; devingen birlikleri ise yaşam. Yaşam, kendinde bir özgürlük olarak görülür bir eşitlik olarak ama ne tamamen özgürlüktür ne de tamamen eşitlik. Yaşamda özgürlük ve eşitlik çelişiktir ve çelişik olarak devingen birliğe sahiptir. Devingen birlikteki çelişkili doyuma ulaştığında -ki bu da uzlaşıdır-, kendini kapsayarak/içererek aşar ve yeni bir diyalektik bütüne, adalete erişir. Her kavram, kendinde kendi olumlanmasının ve olumsuzlanmasının diyalektik bütünüdür. Diyalektik bütün, tikel niteliğinde onaylanarak olumlandığında diyalektiğe girmiş olur ve böylece sonsuzluğunda dirimli olur. Aşılan çelişkidir, kavramlar aşılamaz. Türk uluslaşması genel hatlarıyla salt toplumsal algılandı. Oysa o, aynı zamanda bireyseldir. Türklüğü salt “biz kimiz?” sorusuna bir yanıt olarak düşünmemek, onu modernleşme […]

Özgürlük ve Eşitlik – Özkan Bakioğlu

Özgürlük düzene muhaliftir, eşitlik ise düzene meyyal. Planlı ekonomi ile doğaçlama ekonomi arasındaki çatışmadan bahsediyorum. Biri diğerini dışlıyor, öteki de diğerini ama dikkatlice bakılırsa bunların birbirini sadece dışlamadıkları, aynı anda da  birbirlerine içkin olukları görülecektir; özgürlük olmadan eşitlik, eşitlik olmadan özgürlük olamıyor. Bunlar birbirini birbirlerinde olduran iki diyalektik karşıt; devingen birlikleri ise yaşam.

Yaşam, kendinde bir özgürlük olarak görülür bir eşitlik olarak ama ne tamamen özgürlüktür ne de tamamen eşitlik. Yaşamda özgürlük ve eşitlik çelişiktir ve çelişik olarak devingen birliğe sahiptir. Devingen birlikteki çelişkili doyuma ulaştığında -ki bu da uzlaşıdır-, kendini kapsayarak/içererek aşar ve yeni bir diyalektik bütüne, adalete erişir.

Her kavram, kendinde kendi olumlanmasının ve olumsuzlanmasının diyalektik bütünüdür. Diyalektik bütün, tikel niteliğinde onaylanarak olumlandığında diyalektiğe girmiş olur ve böylece sonsuzluğunda dirimli olur. Aşılan çelişkidir, kavramlar aşılamaz.

Türk uluslaşması genel hatlarıyla salt toplumsal algılandı. Oysa o, aynı zamanda bireyseldir. Türklüğü salt “biz kimiz?” sorusuna bir yanıt olarak düşünmemek, onu modernleşme sürecimizin kimlik krizine ait bir cevap arayışı olarak görmemek gerekir. Türklük, tikelin evrenselle politik-kültürel birliğinin tesisi adına önemlidir. Bu bağlamda Türk olmadan insanlık ailesinde bir yere sahip olmak imkansızdır. Türk, bireyin evrenselle bağıdır. Bu bağ evrenselden beslenmeye ve evrensele katkı sunmaya yarar.

İnsan olmak metafizik bir meseledir. Doğa insanlar doğurmaz, insan olmaya doğar ve dil faktörüyle insan olma yolculuğuna girer. Türk demek, Türkçe demektir. Dil, insan olma hedefine yürüyüşün zorunlu yoludur. Anadili Türkçe olan biri için Türkçe, insan olma yoludur.

“Dil” olarak her dille kurulan ilişkinin ilki anadildir. Anadil dışında öğrenilen her dilin temelinde anadil vardır. İkinci dil üzerinden öğrenilen üçüncü dilin öğreniminde de bu durum geçerlidir, çünkü dil salt kelimelerin anlamlı kullanımı değildir. Dil, anlamlılıkla ilgilidir. Anlamlılığın ilk kazanıldığı dilin değeri buradan gelmektedir. Bu değiştirilemez ama kısıtlayıcı da değildir.

Türk benliği, Türk belleğinde sunumunu yapar ama tabiiyeti transandantal ben’edir. Geçmişin tarihe dönüşümünü başka türlü açıklamak mümkün değildir. Benliğin kendini bellekte sunumu çoğu zaman aldatıcı olabilmektedir. Geçmişe saplanıp kalmak, yeniliğe direnmek gibi durumlar nedeniyle nostaljik bir unsur olarak benliğin anlaşıldığı açıktır. Oysa asıl mesele bütün hikayeyi mümkün kılandır, hikayenin kendisine biçimsel bir bağlılık gereksizdir.

Türk Devrimi, dün olduğu gibi bugün de dirimlidir. Türk benliğinin inşası mazide kalmış değildir, yeni bir aşamada kendini yeniden sunmaya hazırlanmaktadır. Sosyal devrimin sınıfsızlıkçı yönsemesi içinde bu yeni sunum bir anlam ifade eder. Özgürlük ve eşitliğin sırayla değil, aynı anda talep edildiği bir aşamadır bu. Birinden birini tercih etmek istemeyen devrimci bir bilincin inşasına tanıklık etmekteyiz. Tinin bugün “ben” söylemleri ile devinmesini bu bağlamda eşitlik istencine muhalif görmemek gerekir. Gazi Mustafa Kemal’in yaptığı gibi, bir şeyi oldurmaya çalışmaktansa olmasının önündeki engelleri kaldırmaya odaklanmak gerekir.

Benzer Yazılar

Meşgul adamın derkenar notları, III. -Emirhan Akman yazdı

Blog 21 saat önce

SUAT DERVİŞ VE MİNA URGAN Meşgul bir adam gibi görünmeyi seven adamın derkenar notları devam ediyor. Cumhuriyet Gazetesi’nin perşembe günleri ücretsiz ek olarak verdiği Cumhuriyet Kitap başlıklı ekini almaya devam ediyorum. Bu benim için öğrencilik yıllarımdan beri bırakamadığım bir alışkanlık. Bu hafta Suat Derviş’le Mina Urgan vardı kapakta. Suat Derviş Cumhuriyet döneminin unutulmuş kadın yazarlarından birisi. Benim ilgi alanıma girme nedeni ise cahilliğimle ilgili. Derviş bir TKP üyesiymiş, üstelik “Niçin Sovyetler Birliği’nin Dostuyum?” diye bir kitabı var. Son yıllarda Sovyetlere giden ya da gitmeden destek veren Türk yazarların kitaplarını topluyordum. Cumhuriyet Kitap yüzünden bir kitap daha almak zorundayım! Ama olsun, Suat Derviş dosyası kafamda açıldı bile, bu önümüzdeki dönemlerde romanlarını da okuyacağım anlamına geliyor. Mina Urgan’ın şu sözünü almadan edemedim, bence her dönem geçerli. Urgan şimdinin kaypaklarına, iltimas aşıklarına, çaresizlerine şöyle sesleniyor, “Çağımıza ayak uydurmalıyız palavrasına hiç mi hiç inanmıyorum. Eğer yaşadığım çağın en yüce ideali köşeyi dönmekse; eğer yaşadığım […]

Apartheid Fetişinden Komünalizme: Yerli ve Milli Kürdofaşistler -E. Haktan Altın yazdı II Forum

Forum 1 hafta önce

Mehmet Tatlı’nın Medyascope’ta yayımlanan “Kürt sorununda Atatürkçü entelektüelizmin iflası” başlıklı yazısı, son dönemde giderek yaygınlaşan bir siyasi dilin sembolü: Kendini muhalif olarak tanıtıp, hedefini doğrudan muhalefete çeviren, meşru tartışma zeminlerini yaftalarla bastıran ve barış kavramını eleştirilmez kutsal haline getirip herkesin susmasını isteyen bir söylem. Yazı, en başta kendisini “tarihi bir anın entelektüel analizi” olarak sunuyor. Oysa dikkatli okunduğunda, 12 Temmuz’u bir milat ilan eden bu anlatının, içeriğinden çok tribünlere konuşan, provokatif bir dile yaslandığı görülüyor. Eleştirilen Kemalist entelektüeller değil; hedef gösterilen. Tartışılan CHP değil; hizaya sokulmak istenen bir özne. Sorun da tam burada başlıyor. Zira yazının bütününde, bir çözüm önerisinden ziyade, bir tür politik baskı oluşturma, hizaya çekme ve belli bir ideolojik çizgiye biat ettirme amacı açıkça hissediliyor. Apartheid Ne Zaman Bu Kadar Ucuzladı? Tatlı, 12 Temmuz’u “bir apartheid rejiminin devletin en yüksek makamı tarafından tasfiye edildiği” gün olarak niteliyor. Güney Afrika’daki ırk temelli, anayasal ayrımcılığı temsil eden, yüzyıllar süren […]

Meşgul adamın derkenar notları, II.-Emirhan Akman yazdı

Kitap 1 hafta önce

KİTAP OKUNMAZ KARIŞTIRILIR Süheyl Ünver’i tanıyor musunuz? Muhtemelen tanımıyorsunuzdur. Bizde kitap okuyanların çoğu kültür ve ilgi alanlarını melezleştirmezler. Bir dünyayı bilen, diğerine sağır kalır. Ünver daha çok muhafazakâr camiada tanınmış bir adam. Ünver çizer, doktor, yazar ve fazlası! Kültür taşıyıcısı. Onun bir yerde kitaplar hakkında şöyle söylediğini hatırlıyorum, “Ben sırf folklor noktasından; altmış senede altmış bin kitabı okumayarak, ama karıştırarak bazı şeyler topladım. Çünkü altmış bin kitap okunmaz, karıştırılır, okudum dersem inanmayın.” Üniversite yıllarımda bu “kitap karıştırılır, okunmaz” tanımını reddetmiş, hoşuma gitmemişti. Şimdi hoşuma gidiyor çünkü bende bazı kitapları okumuyor, karıştırıyorum. İhtiyacım olanı bulunca bırakıyorum. Bu bir yetkinlik mi, yoksa sonsuz bir zenginliğin içinde neyi alacağını bilemeyen birisinin oburluğunu terbiye etmeye çalışması mı? Bilemiyorum. Çünkü her merak ettiğimizi okumaya vaktimiz olmadan bu dünyadan ayrılacağız ve bu kesin bir bilgi. Her kitabı değil ama bazı kitapları karıştırmayı bu yüzden artık kabul ediyorum, gerekli görüyorum… BÜTÜNLÜK BİR KAYGIDIR Meşgul adamın derkenar notları […]

0 Yorum

Rastgele