KİTAP OKUNMAZ KARIŞTIRILIR
Süheyl Ünver’i tanıyor musunuz? Muhtemelen tanımıyorsunuzdur. Bizde kitap okuyanların çoğu kültür ve ilgi alanlarını melezleştirmezler. Bir dünyayı bilen, diğerine sağır kalır. Ünver daha çok muhafazakâr camiada tanınmış bir adam. Ünver çizer, doktor, yazar ve fazlası! Kültür taşıyıcısı. Onun bir yerde kitaplar hakkında şöyle söylediğini hatırlıyorum, “Ben sırf folklor noktasından; altmış senede altmış bin kitabı okumayarak, ama karıştırarak bazı şeyler topladım. Çünkü altmış bin kitap okunmaz, karıştırılır, okudum dersem inanmayın.” Üniversite yıllarımda bu “kitap karıştırılır, okunmaz” tanımını reddetmiş, hoşuma gitmemişti. Şimdi hoşuma gidiyor çünkü bende bazı kitapları okumuyor, karıştırıyorum. İhtiyacım olanı bulunca bırakıyorum. Bu bir yetkinlik mi, yoksa sonsuz bir zenginliğin içinde neyi alacağını bilemeyen birisinin oburluğunu terbiye etmeye çalışması mı? Bilemiyorum. Çünkü her merak ettiğimizi okumaya vaktimiz olmadan bu dünyadan ayrılacağız ve bu kesin bir bilgi. Her kitabı değil ama bazı kitapları karıştırmayı bu yüzden artık kabul ediyorum, gerekli görüyorum…
BÜTÜNLÜK BİR KAYGIDIR
Meşgul adamın derkenar notları yazdığım için kendimi rahatlamış hissediyorum. Demek yazmanın kendisi insanı her zaman zorlamıyor, ona kafamızda biçtiğimiz format da çok etkili. Formatı değiştirince daha rahat yazıyorsun. Bütünlük kaygısı, yazarların en büyük kaygılarından birisi… O ortadan kalkınca özgürleşiyorsun.
LEVİATHAN FİLMİ NE ANLATIYOR?
Andrey Zvyagintsev’in Leviathan filmini 2’inci kez izledim. Bu kez daha dikkatli, referanslara odaklanarak. Film bitti, şimdi elimde yönetmen Zvyagintsev’in etkilendiği Kleist’in Michael Kohlhaas
kitabı var, kitap bitmek üzere. Tevrat’ta geçen Leviathan yaratığına biraz bakmak lazım. Elbette Hobbes’in yazdıklarına da… Nihayetinde hepsini bir araya toplayınca ortada devlet ve insanın karşılaşmasından başka bir şey çıkmıyor. Leviathan filmindeki Rusya’nın çürümüş, yoz devleti… Peki ama bu devletle nasıl başa çıkılır? Hemen söyleyeyim, önce anlayarak. Leviathan filmi tekrar tekrar dönülecek bir film. Rejimleri teşhir etmek çok önemli, bu film onu yapıyor. İnsan için var olduğu iddia edilen devleti nasıl sınırlandırabiliriz? Soru bu, belki de ömrümüzle ödeyeceğiz cevabını.
YENİ TAKINTIM: TURGUT UYAR
İsmet Özel, Edip Cansever’den sonra Turgut Uyar yeni takıntım oldu. Turgut Uyar’dan alacak çok şeyim olduğunu hissediyorum. Münacaat’ında şöyle diyor, “kentleri ve kasabaları ve köyleri çevirdik senin adına kapıları tutmaktan artık herkesin nasır oldu elleri”. Ne anlıyorum? Bilmiyorum ama bir yazımda kullanabileceğime eminim! Karışık Saatler şiirinde, “soyluluğumu anımsıyorum. Bir gece fark ettim, sinemada mıydı bir şehirde mi bilmiyorum” diyor. Ben soyluluğumu ilk nerede fark ettim? Dedemin Allah senden razı olsun deyişinde mi, yoksa başka bir şey de mi bilemiyorum. Karışık Saatler’i şöyle bitiriyor Uyar, “adın bir güzelliğe yakışır elbet yakışır bir intiharda mı, bir şiirde mi bilmiyorum”… Ne denebilir ki? Uyar benim için yepyeni bir durak, heyecanlıyım, alacağım çok şey biliyorum.
DOSTLARINIZI NE ZAMAN TANIRSINIZ?
Facebook geçmişteki bir paylaşımı hatırlattı. Keçecizade Fuat iktidardakileri uyarmış, ‘erken karar vermeyin’. Fuat, “Gerçek dostlarınız kimlerdir ?
Şöyle yanıtladı:
-Şimdi iktidardayım; bilemem”
DİNLER TARİHİ NE ÖĞRETİR?
Müslümanım fakat dinler tarihinin öğreticiliğine adeta iman ediyorum. İncil’i, Tevrat’ı okumaya bayılırım. Yazılarımı ve iç dünyamı zenginleştirirler. Pek çok sınadım bu fikrimi, kesin kanaatim! Dinler tarihi okuyunuz. İncil’de Şeytan İsa’yı ayartmanın peşinde. Aklınca onu sınayacak. İsa’ya diyor ki madem Tanrının oğlusun, “Şu taşları ekmek yap…”, İsa şöyle cevap veriyor, “İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı’nın ağzından çıkan her sözle yaşar” diye yazılmıştır.”
İsa bize insanın sadece parayla pulla değil, inanç ve ideolojilerle yaşanacağını, adanmanın, ideal sahibi olmanın önemini anlatıyor. Ayrıca diyor ki, ekmek nedir ki benim Tanrıya imanım ve sadakatimin yanında… İsa öğreticidir öğrenmesini bilene, niyeti olana.
0 Yorum