Meşgul adamın derkenar notları, II.-Emirhan Akman yazdı

KİTAP OKUNMAZ KARIŞTIRILIR Süheyl Ünver’i tanıyor musunuz? Muhtemelen tanımıyorsunuzdur. Bizde kitap okuyanların çoğu kültür ve ilgi alanlarını melezleştirmezler. Bir dünyayı bilen, diğerine sağır kalır. Ünver daha çok muhafazakâr camiada tanınmış bir adam. Ünver çizer, doktor, yazar ve fazlası! Kültür taşıyıcısı. Onun bir yerde kitaplar hakkında şöyle söylediğini hatırlıyorum, “Ben sırf folklor noktasından; altmış senede altmış bin kitabı okumayarak, ama karıştırarak bazı şeyler topladım. Çünkü altmış bin kitap okunmaz, karıştırılır, okudum dersem inanmayın.” Üniversite yıllarımda bu “kitap karıştırılır, okunmaz” tanımını reddetmiş, hoşuma gitmemişti. Şimdi hoşuma gidiyor çünkü bende bazı kitapları okumuyor, karıştırıyorum. İhtiyacım olanı bulunca bırakıyorum. Bu bir yetkinlik mi, yoksa sonsuz bir zenginliğin içinde neyi alacağını bilemeyen birisinin oburluğunu terbiye etmeye çalışması mı? Bilemiyorum. Çünkü her merak ettiğimizi okumaya vaktimiz olmadan bu dünyadan ayrılacağız ve bu kesin bir bilgi. Her kitabı değil ama bazı kitapları karıştırmayı bu yüzden artık kabul ediyorum, gerekli görüyorum… BÜTÜNLÜK BİR KAYGIDIR Meşgul adamın derkenar notları […]

Meşgul adamın derkenar notları, II.-Emirhan Akman yazdı

KİTAP OKUNMAZ KARIŞTIRILIR

Süheyl Ünver’i tanıyor musunuz? Muhtemelen tanımıyorsunuzdur. Bizde kitap okuyanların çoğu kültür ve ilgi alanlarını melezleştirmezler. Bir dünyayı bilen, diğerine sağır kalır. Ünver daha çok muhafazakâr camiada tanınmış bir adam. Ünver çizer, doktor, yazar ve fazlası! Kültür taşıyıcısı. Onun bir yerde kitaplar hakkında şöyle söylediğini hatırlıyorum, “Ben sırf folklor noktasından; altmış senede altmış bin kitabı okumayarak, ama karıştırarak bazı şeyler topladım. Çünkü altmış bin kitap okunmaz, karıştırılır, okudum dersem inanmayın.” Üniversite yıllarımda bu “kitap karıştırılır, okunmaz” tanımını reddetmiş, hoşuma gitmemişti. Şimdi hoşuma gidiyor çünkü bende bazı kitapları okumuyor, karıştırıyorum. İhtiyacım olanı bulunca bırakıyorum. Bu bir yetkinlik mi, yoksa sonsuz bir zenginliğin içinde neyi alacağını bilemeyen birisinin oburluğunu terbiye etmeye çalışması mı? Bilemiyorum. Çünkü her merak ettiğimizi okumaya vaktimiz olmadan bu dünyadan ayrılacağız ve bu kesin bir bilgi. Her kitabı değil ama bazı kitapları karıştırmayı bu yüzden artık kabul ediyorum, gerekli görüyorum…

BÜTÜNLÜK BİR KAYGIDIR

Meşgul adamın derkenar notları yazdığım için kendimi rahatlamış hissediyorum. Demek yazmanın kendisi insanı her zaman zorlamıyor, ona kafamızda biçtiğimiz format da çok etkili. Formatı değiştirince daha rahat yazıyorsun. Bütünlük kaygısı, yazarların en büyük kaygılarından birisi… O ortadan kalkınca özgürleşiyorsun.

LEVİATHAN FİLMİ NE ANLATIYOR?

Andrey Zvyagintsev’in Leviathan filmini 2’inci kez izledim. Bu kez daha dikkatli, referanslara odaklanarak. Film bitti, şimdi elimde yönetmen Zvyagintsev’in etkilendiği Kleist’in Michael Kohlhaas
kitabı var, kitap bitmek üzere. Tevrat’ta geçen Leviathan yaratığına biraz bakmak lazım. Elbette Hobbes’in yazdıklarına da… Nihayetinde hepsini bir araya toplayınca ortada devlet ve insanın karşılaşmasından başka bir şey çıkmıyor. Leviathan filmindeki Rusya’nın çürümüş, yoz devleti… Peki ama bu devletle nasıl başa çıkılır? Hemen söyleyeyim, önce anlayarak. Leviathan filmi tekrar tekrar dönülecek bir film. Rejimleri teşhir etmek çok önemli, bu film onu yapıyor. İnsan için var olduğu iddia edilen devleti nasıl sınırlandırabiliriz? Soru bu, belki de ömrümüzle ödeyeceğiz cevabını.

YENİ TAKINTIM: TURGUT UYAR

İsmet Özel, Edip Cansever’den sonra Turgut Uyar yeni takıntım oldu. Turgut Uyar’dan alacak çok şeyim olduğunu hissediyorum. Münacaat’ında şöyle diyor, “kentleri ve kasabaları ve köyleri çevirdik senin adına kapıları tutmaktan artık herkesin nasır oldu elleri”. Ne anlıyorum? Bilmiyorum ama bir yazımda kullanabileceğime eminim! Karışık Saatler şiirinde, “soyluluğumu anımsıyorum. Bir gece fark ettim, sinemada mıydı bir şehirde mi bilmiyorum” diyor. Ben soyluluğumu ilk nerede fark ettim? Dedemin Allah senden razı olsun deyişinde mi, yoksa başka bir şey de mi bilemiyorum. Karışık Saatler’i şöyle bitiriyor Uyar, “adın bir güzelliğe yakışır elbet yakışır bir intiharda mı, bir şiirde mi bilmiyorum”… Ne denebilir ki? Uyar benim için yepyeni bir durak, heyecanlıyım, alacağım çok şey biliyorum.

DOSTLARINIZI NE ZAMAN TANIRSINIZ?

Facebook geçmişteki bir paylaşımı hatırlattı. Keçecizade Fuat iktidardakileri uyarmış, ‘erken karar vermeyin’. Fuat, “Gerçek dostlarınız kimlerdir ?
Şöyle yanıtladı:
-Şimdi iktidardayım; bilemem”

DİNLER TARİHİ NE ÖĞRETİR?

Müslümanım fakat dinler tarihinin öğreticiliğine adeta iman ediyorum. İncil’i, Tevrat’ı okumaya bayılırım. Yazılarımı ve iç dünyamı zenginleştirirler. Pek çok sınadım bu fikrimi, kesin kanaatim! Dinler tarihi okuyunuz. İncil’de Şeytan İsa’yı ayartmanın peşinde. Aklınca onu sınayacak. İsa’ya diyor ki madem Tanrının oğlusun, “Şu taşları ekmek yap…”, İsa şöyle cevap veriyor, “İnsan yalnız ekmekle yaşamaz, Tanrı’nın ağzından çıkan her sözle yaşar” diye yazılmıştır.”
İsa bize insanın sadece parayla pulla değil, inanç ve ideolojilerle yaşanacağını, adanmanın, ideal sahibi olmanın önemini anlatıyor. Ayrıca diyor ki, ekmek nedir ki benim Tanrıya imanım ve sadakatimin yanında… İsa öğreticidir öğrenmesini bilene, niyeti olana.

Benzer Yazılar

Apartheid Fetişinden Komünalizme: Yerli ve Milli Kürdofaşistler -E. Haktan Altın yazdı II Forum

Forum 10 dakika önce

Mehmet Tatlı’nın Medyascope’ta yayımlanan “Kürt sorununda Atatürkçü entelektüelizmin iflası” başlıklı yazısı, son dönemde giderek yaygınlaşan bir siyasi dilin sembolü: Kendini muhalif olarak tanıtıp, hedefini doğrudan muhalefete çeviren, meşru tartışma zeminlerini yaftalarla bastıran ve barış kavramını eleştirilmez kutsal haline getirip herkesin susmasını isteyen bir söylem. Yazı, en başta kendisini “tarihi bir anın entelektüel analizi” olarak sunuyor. Oysa dikkatli okunduğunda, 12 Temmuz’u bir milat ilan eden bu anlatının, içeriğinden çok tribünlere konuşan, provokatif bir dile yaslandığı görülüyor. Eleştirilen Kemalist entelektüeller değil; hedef gösterilen. Tartışılan CHP değil; hizaya sokulmak istenen bir özne. Sorun da tam burada başlıyor. Zira yazının bütününde, bir çözüm önerisinden ziyade, bir tür politik baskı oluşturma, hizaya çekme ve belli bir ideolojik çizgiye biat ettirme amacı açıkça hissediliyor. Apartheid Ne Zaman Bu Kadar Ucuzladı? Tatlı, 12 Temmuz’u “bir apartheid rejiminin devletin en yüksek makamı tarafından tasfiye edildiği” gün olarak niteliyor. Güney Afrika’daki ırk temelli, anayasal ayrımcılığı temsil eden, yüzyıllar süren […]

Meşgul adamın derkenar notları, I.-Emirhan Akman yazdı

Blog 1 hafta önce

Hararet bir politik dostluk grubu. Aramızdaki herkesin iki başat özelliği var; herkes dost ve devrimci. Tabi üzerine düşünürseniz kolay olan devrimci olmak, dostluk çok daha zor. Aramızda kimse kimseyle yarışmaz. Abilik, kardeşlik hukuku da vardır. Artık herkes belirli bir yaş grubu üzerinde. Hepimiz öğrenciydik, hayatlarımızı kurduk, bir şekilde iaşe kaygısına düştük. Farklı meslek grupları var… Bir de doktor var, doktor Umut! Ne zaman yazı yaz desem ‘zaman olmuyor ki, fırsat yok’ diyor, kaldı ki haklı. Nasıl çalıştığına grup ve sosyal medya sayesinde şahidim… BENİM İÇİN 6 SAAT UYKU İDEAL Esasında ben de aynı dertle muzdaribim. Buna en kolay çözümü, 00.00 ile 02.00 arasını yaşamıma dahil ederek buldum. Her ne olursa olsun, nereden dönersem döneyim 00.00 ile 02.00 arası bana ait. O saatlerde eşim ve çocuğum uyumuş oluyor, hatta neredeyse tüm Türkiye. Sabah 8’de kalkıyorum, yani günlük 6 saat uyku bana yetiyor diyebilirim. ESİR OLMAM LAZIM Neyse bu yazıya neden başladım? […]

Politik Bilinç – Özkan Bakioğlu

Yazılar 1 hafta önce

Modern zamanların insanlığa getirdiği şeylerden biri de ideolojidir. Pazardan aldım bir tane, eve geldim bin tane tadında bir şey olan ideoloji, gerek kuramsal anlamda belli başlı ideolojiler biçiminde sınıflandırılabilen gerekse de her bir kişiye kadar indirgenebilen bir tür “bilincinin sorumluluğunu alma” biçimidir. Bununla birlikte elbette size yer yüzünde sadece iki ideoloji ve neredeyse sonsuz yorumları olduğunu söyleyen birileri de çıkacaktır. Bu kimselere göre bu ideolojilerden biri Kapitalizm, diğeri Komünizmdir. Şöyle bir şeydir yani bahsedilen ya liberalsin ya sosyalist. Bir de üçüncü yolcular vardır ama onlara genelde faşist denir ve liberaller onları sosyalistlerle birlikte anar, sosyalistler de liberallerle birlikte. İdeoloji için bir tür “bilincinin sorumluluğunu alma biçimi” dedik ve bu doğru. Bunun doğru olduğunu içinde yaşadığımız Postmodern dönemde ideolojilerin gitgide göz ardı edilebilir şeyler olarak görülmesinden de çıkarabiliriz. Nitekim Postmodernite, bilincin sorumluluğunu almak bir yana, bu sorumluluktan olabildiğince kaçmaya dayanan bir modanın annesidir. Her anne gibi o da çocuğunu korumak, sahiplenmek […]

0 Yorum

Rastgele