Merve Tanrıkulu

Osmanlı İmparatorluğu’nun Orta Doğu’daki egemenliği Yavuz Sultan Selim döneminde başlasa da kendisinden sonra gelen padişahlarla beraber bilfiil fetihlerle İmparatorluk en geniş sınırlarına ulaşmış ve Akdeniz bir Türk denizi haline gelmiştir. Ancak önce duraklama ve sonrasında gerileme dönemine giren Osmanlı İmparatorluğu kendi topraklarında tek başına söz sahibi olamamaya başlamış ve konjonktürdeki diğer güçlerin çıkarları doğrultusunda dış politikalar belirlenmiştir. Bölgesel olarak Kuzey Afrika ve Orta Doğu, Britanya İmparatorluğu tacının incisi olan Hindistan ve diğer İngiliz sömürgelerine giden yol için önem arz ediyordu. Stratejik konuma sahip Mısır’ın işgaliyle bu doğrultuda bölgede söz sahibi olmaya çalışan İngiltere ve Arap milliyetçilerinin çıkarlarının örtüşmesiyle Osmanlı İmparatorluğu’na karşı bir hareket başlamıştır.

Yukarıda sunduğumuz genel bilgi çerçevesinde burada tanıtımını yapmaya çalışacağımız eser İsmail Köse’nin İngiliz Arşiv Belgelerinde Arap İsyanı kitabı olacaktır. Kitabımızın hangi ihtiyaca binaen kaleme alındığına önsözde de yer verilmiştir: Çok sayıda Batı menşeli ve Arap düşünürün çalışmalarında “Arap özgürleşme hareketi”, “Arap uyanışı” vb. şekilde ifade edilen olayın bir isyan niteliğine sahip olduğu arşiv belgeleriyle gösterilmeye çalışılmıştır.

Kitabımızda Arap İsyanı’nın başaktörü Şerif Hüseyin’in halifelik ve Arap krallığı hayaliyle girdiği bu yolda nasıl hırsa büründüğü, Arap uluslaşmasında altınların rolü, İngiltere’nin bölgede yer alan istihbarat kaynakları ve buna karşılık Osmanlı’nın istihbarat zaafiyeti konuları yer almaktadır. Devamında sadece hayalini kurduğu Arap Krallığına kavuşamayan Şerif Hüseyin ve oğullarının aldanışını değil, aynı zamanda konjonktürel açıdan Filistin’in Yahudiler tarafından “Ulusal Yurt” olarak tanınmasını, İngiltere’nin vaad edilmiş toprakları Yahudilere teslim etmesini ve sömürgelerini güvence altına almak için bölgenin kontrolüne sahip olma çabasını inceleyen bu eserde belgelerle desteklenen verilerin yanı sıra yaşanan olayların analizi de yapılmıştır.

Eserde dikkat çeken noktalardan biri II. Abdülhamid döneminde güven vermemesinden dolayı İstanbul’da tutulan Şerif Hüseyin’in İttihat Terakki tarafından Mekke Emirliğine getirilmesi tartışmasıdır. Bir diğer dikkat çekici husus Bedevilerin isyan sırasında bozguna uğradıktan sonra firara kalkışması ve altınlarla tekrar çatışma sahasına getirilmesidir. Yine ilginç bir konu, İngiltere’nin “özgürleştirme” sözcüğünü diplomatik manevralarla Şerif Hüseyin ve oğullarının bağımsız bir Arap Devleti anlamında değil Osmanlı’dan ayrılma anlamında kullanılmasıdır. Öyle veya böyle başarıya ulaşan isyanın temel paradigmalarını İsmail Köse şöyle sıralamaktadır;

  1. İngiltere’nin hem Kızıldeniz hem de Basra Körfezi’nde tartışmasız üstünlüğü
  2. Osmanlı ordusundaki yetersiz istihbarat ve kontrespiyonaj (karşı istihbarat) faaliyetleri
  3. Teknolojik yetersizlik ve Hicaz Demiryolu’nun Mekke’ye ulaşamamış olması

Son olarak kitaptaki üslubun okuyucuyu yormayacak şekilde akıcı olduğu söylenebilir. Bu arada yer yer alternatif tarih yazımının bulunduğundan bahsedilebilir. Titiz bir çalışmanın ürünü olan İngiliz Arşiv Belgelerinde Arap İsyanı kitabı tarihi açıdan Türk-Arap ilişkilerinde hassas bir dönemi incelemekte ve bilinmeyen veya yanlış bilinen bir çok noktayı düzeltecek niteliktedir.