Bugün benim doğum günüm. İki haftadır işsizim ve hakkımda Nurettin Nebatı tarafından açılmış ‘kamu davası’ olduğunu yeni öğrendim. Bu iki negatif şeye aldanıp, mutsuz olduğumu sanıp yanılmayın! Bugün doğum günüm, sevdiğim aşık olduğum kadınla 11 aydır evliyim. Hayatımın en güzel doğum günündeyim. Ne işsizliğim ne de dava tesadüf değil, hepsi yaptığım şeylerin karşılığı şaşırılacak bir şey yok. Yani bu hayatta ne yaptıysam ben yaptım, bilerek isteyerek. Evet demeyi sevmem, hep hayır diyerek geldim. Muhalefette olmaya, inat etmeye, direnmeye, isyana aşığım. Aynı karıma aşık olduğum gibi aşığım…
Ne kazandım bilemiyorum sadece Emirhan olmanın kendisi dahi eğlenceliydi bu yaşıma kadar, pişmanlık hissim hiç yok.
Peki işsizliğin yazısı yazılabilir mi? Her şeyin yazısı yazılabilir, yeter ki yazmaya gücünüz ve niyetiniz olsun. Daha önce kağıt toplayıcılarını, sosyalizmi ya da gezdiğim bir sergiyi yazmıştım fakat ilk kez işsizliğimi yazacağım çünkü ilk kez işsizim.
Aylaklık yapmaktan, öğrenci olarak üretim ilişkilerinden kopuk sadece ‘öğrenci’ olmakla mükellef olduğum günlerde de işsizliğe yakın günler yaşadım ama o zaman başkaydı, sorumluluğum öğrenci olmak ve kalmaktı, maaşlı bir işte çalışmak değil. Ayrıca kimse bana sormadan işimi elimden almamıştı. Evli değildim, ödemem gereken bir kiram yoktu, olduğunda da ailem ödüyordu fakat şu an diktatörlere benzeyen bir hayatım var. Nasıl yani diktatör (!) Süratle bisiklet kullanıyorum, pedalı çevirmeyi bırakırsam düşerim! Diktatörlerin yaşamı da böyledir, dururlarsa düşerler. Evet, ben de düşerim. Kiramı ödemezsem düşerim, faturamı ödeyemezsem düşerim. Şu an ilk amaç düşmemek yani, epeyce gerideyim. Ben çalışmazsam ‘Kudüs ya da Mekke düşmez’ ama eşim düşebilir, ben düşebilirim ve bu hayatımı berbat etmek için yeterlidir.
Bu hayatımın yeni evresi, artık sorumsuzluk bana çok uzak bir ülke. Sorumluyum, hem her şeyden hem de hayatımın tümünden. Başka türlü bir yaşam bilmiyorum. Okur, yazar ve anlatırım. Yine öyle bitireyim…
Ataol Behramoğlu’nun dediği gibi “Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şeyler var…” Evet, 32 yaşında biraz öğreniyorsun sahiden de!
Allah’a duamı hep öyle ederim: “Allah’ım beni tamamlanmaktan uzak tut, Allah’ım beni kimseye muhtaç etme.”
Ali Şeriati de şöyle dua ediyordu: “Allah’ım nasıl yaşamak gerektiğini sen bana öğret! Nasıl ölmek gerektiğini ben kendim anlayacağım!”
Umberto Eco diyor ki, “Mutlu insanın hikâyesi olmaz…” Evet, tamamlanmaktan bu yüzden korkuyorum çünkü öldüğümde bir hikâyem olsun istiyorum.
Son olarak, her şey onla başlar ve biter. Evet, beni tanıyanlar bunu iyi bilir.
“Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı, ölmedim genç olarak (…)
Ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
Hata yapmak
Fırsatını veren sendin
bilmedim onun talihinden ne kadar düştü bana?”
İsmet Özel, Münacaat.
Bir Tartışmanın Düşündürdükleri: Sosyalizm, Cumhuriyet ile Nasıl İlişki Kurmalı?