Emirhan Akman
Hep yaptığın bir şeyi bir kez sorgula bakalım eskisi gibi otomatik yapabilecek misin? Gözlerini diyorum, bir kez kapattığının ve açtığının bilincine var, otomatik açma ve kapanma duruyor değil mi? Artık eskisi gibi olmuyor bir süre. Bunu organlarımıza değil, günlük hayatta kullandığımız ezberlerimize, ideolojilerimizin retoriğine de yapmalıyız. Bu bizim haklılığımızı bir kere olsun sınamamızı, bir kere olsun ‘neden’ başarılı olmadığımıza dair düşünmemizi sağlar. Bu bizi diri tutar. Bunu mutedil bir şekilde söylememin nedeni üzerinde felsefe yapmış olmam değil, kendi kendime akıl etmiş olmam değil, bunu üzerinde düşünerek akıl etmiş olmayı arzu ederdim ama gerçek bu değil.
Bir ay kadar önce Kemalizm temalı bir toplantı dizisine davetliydim. İşin esası yola çıktığımda konuşmacı değildim ama ister talih deyin, ister başka bir şey, kendimi öyle ya da böyle kürsüde buldum. Katıldığım masanın konusu Kemalizm ve ideolojiydi. Anlatmam gereken konu ideolojiler tarihiydi. Karşımdaki kitlenin yaş grubunu ancak onların yüzlerine baktığımda, dinleyicilerin dikkatinin yoğunluğunda fark edebildim. Karşımdaki kitle ortalama 2000 sonrası doğan kadın ve erkeklerden oluşuyordu. İşte bu an, gözlerimi açıp kapattığım an gelen, otomatik süreci bozan bir an yaşadım, gözlerimi otomatik kapatamadığım an gibi, zihnim de içinde olduğu durumun yeni durumun bilincine vardı. Yaşlarını fark ettiğim an aklıma yıldırım düşmüş gibi oldu, zihnim inandığı şeyleri tersten okunmaya başladı: Ben bu insanlara hangi hakla kendi ideolojimin doğru ve haklı olduğunu iddia edecektim? Çünkü görünen o ki durum trajikomikti. Ben onlara ideolojiler tarihi sonunda Kemalizmden de bahsedecektim, ne kadar da önemli, ne kadar haklıyız çünkü Kemalistiz diyecektim onlarca ideoloji içinden. Fakat her şeyi bozan, çok basit bir soru gelebilirdi:
― Tamam Emirhan, tamam ama biz doğduğumuzdan beri, yani 2000’li yıllardan beri Adalet ve Kalkınma Partisi var ve Tayyip Erdoğan. Yani 20 yıla yakındır doğrudan İslamcı bir parti ile yönetiliyoruz. Hadi bu bize özel sanalım ama bu da doğru değil. Kemalizmin baskın anlayışına göre çok partili hayatta doğrudan Kemalist bir parti hiç olamadı… Şimdi sen bize ne anlatıyorsun ki? Biz, hatta sen yokken bile iktidar olamamış, şimdi de iktidar olamayan bir ideoloji… Nasıl haklı olabilir ki? Ya haklı olması ne ifade eder?
İnanın bu cümleyi eden birisi olsaydı, sahnede donar kalır, biraz durur ve onu tebrik ederdim. Tek bir şey söylerdim: Haklısın. Kesinlikle haklısın. Ne diyebilirim ki? Şair İsmet Özel bir şiirinde der ki: “Edebiyat burada bize yardım edemez.” Burada bize sözcükler, cümleler yardım edemezdi.
Biz ideolojilere neden sahip oluruz? Biz ideolojilerle ne yaparız? Benim kanaatim son zamanlarda, bana gelmesi muhtemel o korkunç sorunun içindeki vurucu kısma doğru yol alıyor:
“Biz, hatta sen yokken bile iktidar olamamış, şimdi de iktidar olamayan bir ideoloji… Nasıl haklı olabilir ki? Ya haklı olması ne ifade eder”
Doğru. Ben bir ideolojinin haklılığını ‘kuru sözlerle, boş sloganlarla ifade edemem’. Bir ideoloji ancak iktidar planı varsa, iktidar olamamaktan rahatsızsa yürüyebilir. Yoksa içi boş büyüklenme sözlerine, geçmişin büyülü-hatasız görülen- dünyasına kaçacak, ana rahmine cenin pozisyonunda çekilecek ve küçük haklılık cemaatleri oluşturacaktır.
2000 neslinin 90’a, 90’ın 80’e ve onların 70’e doğru gitmesi gereken bir sorgu ve irdeleme sürecine girmeli Kemalistler. Neden, neden hep biz haklıyız ama neden iktidarı alamıyoruz? Kuşakların birbirine bu soruyu sorması, bir önceki kuşağın hatalarını fark etmesi ve onu değiştirmesi açısından çok kıymetli. Kemalistlerin kuşaklar boyu aktardığı şey şu an ‘kuru, haklılık retoriğidir’. Doğal olarak da aslında kuşaklar arasında işe yaramayan bir anahtar dolaştırılıyor ama ortada onun açacağı bir kilit yok, kuşaklar arası aktardığımız şey başarısızlık aslında. Bu nedenle 2000’li nesille muhatap olmanın çok önemli olduğunu düşünenlerdenim. Onların bize soracağı muhtemel soru üzerine düşünüyorum: Madem bu kadar haklıyız, o halde neden iktidarda değiliz? Sorulara odaklanmalıyız, sonra da yanıtlara. Bu sayede kendinden eminliğimizi bir kez tersine işletebilir, yeni bir bilinç durumuna erişebiliriz: Tekrar soruyorum, madem haklıyız, neden iktidar değiliz?
Bir Tartışmanın Düşündürdükleri: Sosyalizm, Cumhuriyet ile Nasıl İlişki Kurmalı?