Türkiye’de düzenin herkese layık gördüğü yaşam biçimi her açıdan tartışılırken, asgari ücret ve asgari ücretlilere yapılan zamlar diğer maaş ve sınıflara mensup bir grup insanı öfkelendiriyor. Bu tartışmaların temelinde esasında değer, artı değer, sınıf ve meslek gibi ana başlıklar yer alıyor. Her ne kadar tartışma teknik bir seviyeye çekilmese de, bugün bu meselelere başka açıdan bakmak elzemdir. David Graeber’in eserlerini bu nedenle önermek ve hatırlatmak istedik çünkü kışkırtıcı ve tahrik edici bir kalemdi. Graeber “Occupy Wall Street” hareketinde bir eylemci, anti kapitalist ve anarşist bir antropologtu.

Değer kavramı üzerinde çok düşünmesek de, hayatımızın her alanını kaplayan bir kavram. Değer ne ile ölçülür? Emek değerin tek ölçüsü müdür? Para, emek, meta ve sermaye arasındaki ilişki nedir? David Graeber her zaman yaptığı gibi ‘değer’ kavramın da derinlemesine bir antropolojik bakışla yaklaşıyor.

Kitap tanıtımından bir parça:

“Felsefe, iktisat ve antropolojinin ustalıkla sentezlendiği Değer Teorisi: Antropolojik Bir Giriş’te gerek para ile armağan arasındaki paralellikler ve zıtlıklar, gerekse eylem ve prestij, meta fetişizmi ve arzular üzerinden değer meselesine yeni ve tartışma yaratacak bir bakış açısı getiriliyor.”

Tersine Devrimler kitabı 2004-2010 yılları arasında kaleme alınmış yazıları içeriyor. Kitap Zafer Şoku, Ortaklaşa Umut (Tersine Devrim), Özgeciler Ordusu, Kamikaze Kapitalizme Karşı gibi bölümlerden oluşuyor. Bu makalelerde neoliberalizm eleştirisi, doğrudan eylemin önemi, şiddet ve siyasete dair konulara dair çarpıcı satırlar bulabilirsiniz.

Kitaptan bir parça:

“Doğrudan eylem hareketlerinin karşı karşıya olduğu en büyük sorun, zaferle nasıl başa çıkacağımızı bilemememizdir.”

En sansasyonel iki kitabından birisi Borç elbette! (Diğeri Tırışkadan İşler)

Borç kitabında Graeber antropolojiyi çok önemli bir araç haline getirerek derinlemesine bir borç kavramı incelemesi yapıyor. Takas, armağan, kefaret gibi kavramlar üzerinden konuyu modern dünyaya getiriyor ve tekrar soruyor: borç nedir? Ve borç sayesinde devletler neyi başarıyor ve bizi nasıl kontrol altında tutuyor?

Kitaptan bir parça:

“Eğer para sadece bir cetvelse, neyi ölçüyor? Cevap çok basit; borcu.”

Bugün belki de hepimizin ilgisini çekecek, en sansasyonel kitabı belki de Tırışkadan İşler olabilir. Tırışkadan İşler modern dünyanın kurduğu düzen içindeki bazı ‘mesleklerin’ gerekliliğini ve düzen için ‘hayatiliğini’ tartışıyor. Devamını anlatarak kitabın heyecanını kaçırmak istemiyoruz ancak bir parçayı aşağıya koyabiliriz.

Kitaptan bir parça:

“Öte yandan, dünya nüfusu kendi projelerini, keyiflerini, hayal
ve fikirlerini hayata geçirebilsin diye mesailerin elden geldiğince
kısaltılması şöyle dursun, “hizmet” sektörü şişti, idari sektör daha
da şişti, şişti, en sonunda hem finans hizmetleri, tele-pazarlama
gibi yepyeni sektörler ortaya çıktı hem de şirketler hukuku,
üniversite ve sağlık idaresi, insan kaynakları ve halkla ilişkiler
gibi sektörler bu nedenle görülmedik ölçüde büyüdü. Bu arada,
bahsettiğimiz büyümede, bu sektörlere idari ve teknik destek veren,
güvenlik hizmeti sunan insanların, hatta hemen herkes idari
sektörde ömür tükettiği için ortaya çıkan (köpek kuaförleri, 24
saat açık pizzacılar gibi) sayısız yan sanayilerde çalışanların sayısı
hesaba katılmıyor.
Bunları “tırışkadan işler” olarak adlandırmayı öneriyorum.”